MİLLETE BU BEDELİ ÖDETMEYİN

MİLLETE BU BEDELİ ÖDETMEYİN

Köprünün altından çok sular ...

    Köprünün altından çok sular aktı diye bir tabir vardır ya hani çok severim bu tabiri.Geçmiş ve bugünün arasında olanı ve gelecekle de bugün arasında olacağı en iyi anlatan deyimdir.
    AnadoludaAnalar yokluk ve yoksulluğun kol gezdiği günlerde erkek evlatlarının beşiklerini sallarken `Büyüyüp de Asker olacak` diye ninniler söylerdi.
   Savaşın acımasız yüzü ve emperyalizmin bitip tükenmek bilmeyen hırslarına karşı bir milletin elinde hiçbir teknik ve teknolojik silah olmadan sadece beden gücüyle verdiği destansı mücadele sonunda elde edilen hürriyet askere ve askerliğe sevdalı bir millet yaratmıştır. Tüm kötülüklerin karşısında durmanın, boyun eğmemenin en önemlisi var olmanın sembolü olmuştur askerlik. Askerlik bu duygulara ek olarak İslam inancında Vatan, Namus ve Dinin de korunması ve yaşatılması konusunda üzerine en büyük yükü alan bir müessese olması hasebiyle inançlı Türk toplumunda Peygamber Ocağı olarak nitelendirilmiştir. Yaradan`a adanan kurbanlık koçlar gibi Askere gidecek gençlere kınalar yakılmış sanki hepsini aynı derece sevelim kimse kimseden az ya da çok sevilmesin diye hepsine birden Mehmetçik denilmiştir. Kim bir yerde bir asker görse onu bağrına basıp kendi evladı gibi görüp sahiplenmiştir.
     Toplum Askerliği bu kadar benimseyip varoluş kaynağı sayarken,Askerlik ise; yapan için türlü meşakkatlerin yanında hep bir vakur duruşun, onurluhayatın temel taşı olmuştur. Ülke insanının ekonomik sınıf, statü, mezhep ve inanış farkı olmadan gençlerinin bir arada bulunduğu, aynı havayı soluyup, kader ortaklığı yaptığı yer olmuştur Asker ocağı. Aradan 50 yıl bile geçse adı anıldığında gözlerin buğulandığı tadına doyulmayan dostlukların doğduğu yerine göre can emanet edilip, yan yana son nefeslerin verildiği, Sıladan gelen bir acı haberle aynı anda bin yüreğin yanıp kavrulduğu, ya da gelen mutlu bir haberle bin yüreğin bir anda sevindiği yer olmuştur Asker ocağı.
    Herhangi bir ayırım yapılmadan doğudan, batıdan, güneyden ve kuzeyden gelen gençlerin birbirini tanıdığı, anladığı ve birlikte yaşamanın,Bir olmanın, birlik olmanın hazzının en üst seviyede tadına varıldığı yerdir Asker ocağıdır.
   Diyarbakırlı Memonun canın Trabzonlu Dursun`a, Çankırılı Osman`ın Karslı Hasan`a, İzmirli
   Burağın Tekirdağlı Bülent`e emanet edildiği yerdir Asker ocağı.
   Farklı Kültürlerin, farklı mezheplerin, farklı lehçelerin hatta farklı dine mensup canların harmanlanıp tek bir can tek bir nefes olduğu yerdir Asker ocağı.
Ölene kadar unutulmayan, anlatılmaya başlandığında bir saati bir gün anlatılan bitmek tükenmez hikâyelerin doğduğu yerdir Asker ocağı.
Orada herkes Mehmet`tir ve herkes kardeştir, Ne zenginlik para eder, Ne Mezhep ne de Ten rengi.
Askerin bir tek rengi vardır o da Haki Yeşilidir.
    Askerliğini yapmayanın adamdan sayılmadığı, askerliğe elverişli olmayanların bu durumu bir ömür boyu sır sakladığı bir toplumdur Türk toplumu.
Durum böyle iken Askerlik bu milleti bir arada tutan bir çimento iken, araya sokulan para gücü ve parası olanın bu görevden affedilmesi daha yirmili yaşlarda bir birini tanıyıp, ön yarılardan arınacak insanımızın elinden alınan en büyük fırsattır.
   Zaten birbirine farklı pencerelerden bakıp, bir birini tanımadan bir birine düşman olarak baksın diye mücadele veren Avrupa`nın gözü dönmüş emperyalist güçlerinin hayallerindeki Türkiye`nin ortaya çıkması için kendi elimizle attığımız bir adımdır BEDELLİ ASKERLİK safsatası.
Bu işin Bedeli çok ağır olacak ve gün geçtikçe birbirimizin hayatlarına yabancılaşan bizlerin arasında oluşturulan küçük çatlaklar bu sayede iyice derinleşerek zamanla uçuruma dönüşecektir.
   Vatan fakirin kanıyla zenginin parasını koruduğu bir toprak parçasıdır diye itibarsızlaşacak ve bu sayede sınıfsal farkların keskinleştirilerek insanların yüzlerine vurulması sureti ile toplumun farklı kesimlere ve kamplara bölünmesi ile sonuçlanacak çok tehlikeli bir hal almıştır durum.
Çözüm nedir peki diye sorunlara cevabım ise şudur;
Hiçbir şekilde bedelli bir Askerlik uygulaması yapılmayarak 8 ay tüm ülke gençlerinin Askerlik görevlerini yapmasıdır.
Bu kapsamda yapılacak bu görevde öncelikle bulunduğumuz coğrafi koşullar göz önüne alınarak savunma, temel sağlık, deprem ve afetlere karşı hazırlık ile kimyasal bir saldırıya karşı alınacak tedbir ve eğitimler verilerek bu süre geçirilmelidir. Bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyasının durumu malumdur ve karşı karşıya olduğumuz tehditler çok açık olarak meydandadır.
Bu nedenledir ki bizim bir ve bir arada yaşamakonusunda en büyük uygulama alanımız olan Askerliğin, Devletin tepesindekilerin hoyrat ve şımarık giderlerini ödemek adına 18.000 TL`ye kurban edilmemesi gerekmektedir.
Sorun Sarayların giderleri ise dün ve bugün karşıladığımız gibi yarında içimiz kan ağlaya, ağlaya, Ahlar ve Beddualar içerisinde giderlerinizi karşılarız. Ama ülke insanın içine düştüğü bu ayırım ateşine Askerliği de atarak iyice alevlendirirseniz,gün gelir ne sizin saraylarınız kalır ne de bizim gariban vatan topraklarımız.
Yapılan bu uygulama geri dönüşü olmayan bir kopmanın, ayrılmanın, ayrışmanın ortaya çıkmasından başka bir şey değildir ve 18.000 TL olarak biçtiğiniz BEDEL bir milletin birliğinin bozulmasına biçtiğiniz Bedel`dir ve bunu yapanlar bu hesabı Tarih önünde veremeyeceklerdir. TÜRKİYEYE BU AĞIR BEDELİ ÖDETMEYE KİMSENİN HAKKI YOTUR…