Büyük Türkçe Sözlükte “ana” kelimesini şöyle açıklamaktadır.
Ana-Çocuğu olan kadın.
Ana-Yaşlı kadınlara saygılı bir seslenme sözü.
Ana-Dini bakımdan aziz tanınan bazı kadınlara verilen ad.”Fatma ana, Meryem ana”
Ana-Velinimet, yoksullar anası[1].
Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerimde Allah (c.c)şöyle buyuruyor.
“Rabbin, Ondan başkasına kulluk etmememizi ve anne-babaya iyilikle davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: “Öf” bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle.”(İsra Suresi,23)
“Biz insana, ‘anne ve babasına’ iyilikle davranmasını tavsiye ettik…” (Ahkaf Suresi,15)
İki Cihanın Efendisi Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) hadisinde”Cennet anaların ayakları altındadır.”
“Ana-babasına iyilik edene müjdeler olsun! Allah Onun ömrünü uzatır.” [Buhârî]
“İnsan, anne ve babasına karşı “öf” bile demeyecek kadar saygılı ve hürmetkâr bir üslup içerisinde olmalıdır. Alabildiğine alçak gönüllü, anlayışlı ve onlara daima güzel söz söylemelidir. Onlar kendisini yetiştirip büyütürken nasıl emek verdilerse, yaşlılığa eriştiklerinde de, kendisi onlara karşı aynı sabırlı ve şefkati gösterebilmelidir”. Allah (c.c) kadınlara en güzel duygu olan “analık”duygusunu vermiştir.
Hz. Ali (aleyhi’s-selâm): Kim anne-babasını küçümserse, doğruluğa (kemale giden yola) ters düşmüştür. Kim anne ve babasına iyilikte bulunursa çocuğu da ona iyilikte bulunur. Anne ve babaya iyilik, en büyük farzlardandır.
Kişiyi, hiçbir karşılık beklemeksizin, candan seven tek insan annesidir. Anne dışında hiçbir canlı, hiç kimseyi karşılıksız sevmemektedir. Diğer karşılıksız sevgiler, bir olur, iki olur ama devamlı olmaz. Annelerin sevgisi ise her zaman karşılıksız ve süreklidir. Baba sevgisi bile anne sevgisi kadar olmaz, olamaz. Annelerimizin kıymetini bilmeli, onların bize gösterdiği sevginin hiç değilse binde birini onlara karşı göstermeliyiz[2]
“Bu ülkeyi canından çok seven Mehmetçikler ve tarihin akışını değiştiren, Fatihler, Kanuniler Mustafa Kemalleri yetiştiren analarımızdır. Kültürel ve değerlerimizin koruyucularıdır. Ana sevgisi bütün sevgilerin kaynağıdır. Kutsal bir varlıktır.”
Ulu Önder Atatürk”Dünyada hiç bir milletin kadını "ben Anadolu kadınınından daha fazla çalıştım, milletime halâsa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim" diyemez.”
Allah (c.c) insanlığın babası Hz. Âdem’i “topraktan”yaratmıştır. Bu nedenle topraktan geldik demekteyiz. Geldiğimiz toprağa bir gün dönüp onun kucağında uyuyacağız. Dünyanın var olması ile birlikte bir kadın gibi doğurgan olması nedeniyle ürün verip, besleyen çoğaltan toprağa belki bundan dolayı “Toprak Ana”demekteyiz.
Analık vasfı için Dede Korkut şu tabirleri kullanır:
Dünyada ki en güzel ve mukaddes şahıslar sayılırken “Ağca sütün doya emziren analar” başta yer alır. Oğuznamenin kahramanları “Ana hakkını Tanrı hakkı “olarak kabul ederler.
Mesela oğlu, karısı, atı ve anası tutsak olan Salur Kazan şöyle seslenir.
Kırk ince belli kız ile Burla hatun götürüp durursun.
Sana yesir olsun.
Kırk yiğit ile oğlum Uruzu götürüp durursun.
Kulun olsun.
Tavla tavla şehbaz atların götürüp durursun.
Sana binit olsun.
Kericik anamı götürüp durursun
Meri kâfir anamo vergil bana
Geri döneyim gideyim belli bilgil .(A.Afetinan:1968-50)
Şair Elmas Sıla Dağlı “Çocuğun geleceğinin şekillenmesindeki en önemli varlık annedir. Anne, sevgisiyle harikalar yaratabilirken, sevgisizliğiyle ya da ilgisizliğiyle enkazlar yaratabilir. Sevginin özellikle de anne sevgisinin yeri doldurulamaz derecede önemlidir.”
“Keşke herkes annem gibi sevse.”
“Annem varken bana bir şey olmaz.”
Dörtlüklerde “Ana”
Dünya ya gelmeden önce,
Yalvardım Yaradan a.
Ağladım hıçkıra, hıçkıra
- Nasıl yaşarım Dünya da?
Ulu Yaradan buyurdu:
- Gönderdim bir melek Dünya ya
- O yemez, seni yedirir.
- O giymez, seni giydirir
- Ben onu nasıl bilicem?
- Sen ona anne diyecen.
Dünyanın var olmasından bu yana yazarlar “ana” üzerine binlerce roman ve hikâyeler, şairler mısralarına, Âşıklar da sazın teline dökmüştür.
Karslı âşıkların ve şairlerin dilinde Ana
"Merhum Âşık Murat Çobanoğlu"Dünyanın en büyük ölçülmez varı, kıymet biçilmez varlığı ana ve babadır. Bir evladın hizmet ettiği en büyük varlığı anası ve babasıdır. Bunların kıymeti ölçülmez. Sırtında gezdirsen yine azdır, ana baba hakkını ödeyemezsin”.
Bakalım Çobanoğlu ne demiş.
BİRİ ANA, BİRİ BABA
Dünyanın en büyük varı
Biri ana, biri baba
Kudretin bahçesi varı
Biri ana, biri baba
Biri ağaç, biri yaprak
Biri dildir, biri dudak
Biri sudur, biri toprak
Biri ana, biri baba
Hizmet eğler, her çağında
Azmı yattım kucağında
Cennet anaların ayağında
Biri ana, biri baba
Biri candan, biri canan
İkiside derde yanan
Çobanoğlu size kurban
Biri ana, biri baba[3]
Aşığın en büyük sevgilisi her şeyi anasıdır. Nice şairler ve Âşıklar “ana ”üzerine şiirler yazmış türküler okumuştur. Ana en güzel varlıktır. Âşık İlhami Demir “ana” adlı şiirinde “Yuvayı kuran Ana’dır “der.
“Sahipsiz yavrunun gözü yaşlıdır.
Yavrusuna yuva kuran Ana’dır
Allah emaneti uzun saçlıdır
Evin her işini gören Ana’dır
Ham demir ocaktan çıkar yay olmaz
Kim demiş ki küheylandan tay olmaz
Ana’yı inciten evlat bay olmaz
Helal sofrasını kuran Ana’dır
İlhami der güzel kelamlar seçin
Helal lokma yeğin helal su için
Ana’ya karşılık yok ise suçun
Beş vakit dua ’ya karşı duran Ana’dır
“Dağlarından yağ, çiçeklerinden bal akan Anadolu anadır Nasırlı ellerinde kına, feracesinde oya, örtüsünde çiçek, dudaklarında ninni, yüreğinde şefkat ve merhamet olan yine anadır. İstiklal savaşında cepheye cephane taşırken; devletin malı mermilerin nem kapmaması için, torunu üzerindeki yorganı alıp, mermilere örten, kağnı arabasını taşıyan öküzlerin biri öldüğü zaman, boyunduruğu sırtlayanda anadır. Ana ve analarımız şehitlerin ve gazilerin anasıdır.”
Anayı anlatmak, yazmak kolay değildir.
Erzade Kapan ANA başlıklı şiirinde şöyle seslenir.
Gündüzün güneşi, gecenin Ay’ı
Evladın takat varı anadır.
Gündüz durmak bilmez, gece de uyku
Nenni çalan zârı zârı anadır (ninni)
Emdirir sütünü ekmek yedirir
Türlü türlü libasları geydirir (giydirir)
Bir başın ağırsa kendin öldürür,
Bir evladın yadigârı anadır.
Akar gözlerinden yaşı bellidir,
Elli altmış, diğer yaşı bellidir,
Başlar sızıları yaşı bellidir,
Yavrudan bekleyen bârı anadır.
Bu Âşık Erzade söyler bağırır,
Elkızı gelende yuva dağılır,
Torunları nine diye çağırır,
Yeni adı ”kocakarı” anadır[4].
Sazı elinde gurbet gezen Âşık İrfani yine bir gün evinden ve sılasından,sevdiklerinden uzakta telefon çalar,canından çok sevdiği ana’sının hasta olduğu haberini alır.Hemen İzmir’e geri döner.Ana’sının yattığı hastane olan İzmir göğüs hastanesine gider.Doktorlar ana’sının yoğun bakımda yattığını söyler.Doktorlar ile görüşen Âşık İrfani maalesef ana’sının durumunun iyi olmadığını ve son günlerini yaşadığını öğrenir.Doktorlardan müsaade alan Âşık İrfani yoğun bakıma girer.Ana-oğul birkaç tatlı söz söylerler ve Âşık İrfani dışarı çıkar.
Bakalım Âşık İrfani canından çok sevdiği Ana’sı için ne söğler.
ANA
Felek seni bizden aldı
Yüreğimiz yandı ana
Kapımız kilitli kaldı
Ocağımız söndü ana
Bir anda dünyamı yıktın
Elinle elimi sıktın
Ağladın gözüme baktın
O bakışın sondu ana
Her gelen bir gün göçecek
Ecel şerbetin içecek
Mekanın olsun gül çiçek
Bu dünya bir handı ana
Ağlar kalmıştır İrfan’lar
Gözlerinden kanlar damlalar
Dost dediğimiz adamlar
Sırtlarını döndü ana
Anasının mezarını ziyaret eden Âşık Yener Yılmazoğlu çok sevdiği anasına olan sevgisini sazın teline şöyle yansıtmıştır.
ANA
Geldim kabristana ana, hasret özümde
Uyanda balana layla de layla.
Uzaktan gelmişem uyku gözümde,
Uyanda balana layla de layla.
Layla layla, layla balama layla,
Bir zamanlar bana diyirdin, layla
İndi men deyirem anama layla.
Menimle ağlıyır gökte bulutlar,
O mahsun hayalin kalbimi dağlar,
Saçımın teline garışıf otlar,
Uyanda balana layla de layla.
Yılmazoğlu anam üreh dağlıyır,
Zalım gurbet eller yolum bağlıyır,
Yavruların her gün sana ağlıyır,
Uyanda balana layla de layla.
ANAM
Benim anam cennet gülü
Güzel anam hanım anam
İçi dışı sevgi dolu
Sana kurban canım anam
Dizlerimin feri sensin
Gözlerimin nuru sensin
Cennetteki huri sensin
Meleğim sultanım anam
Gece ağladım seslendim
Emdim, göğsüne yaslandım
Senin sütünle beslendim
Damarımda kanım anam
Helal sütünle büyüttün
Ninni söyledin uyuttun
Temiz dilinle eğittin
Her şeyim imkânım anam
Bildim dünya gerçeğini
Sen öğrettin her şeyini
Helal eyle emeğini
Dilimde destanım anam
Bana hak yolu öğrettin
Her şeyi dolu öğrettin
Çiçeği gülü öğrettin
En büyük nişanım anam
Gözüm nuru başım tacı
Bana konuşmadın acı
Sen sin her şeyin ilacı
Derdime dermanım anam
Şeref senin halindendir
Dili senin dilindendir
Has bahçenin gülündendir
Şöhretimle şanım anam
(Âşık Şeref Taşlıova-23 Haziran 1976 Kars “TRT Kars radyosunda Nida Tüfekçi’nin isteği üzerine Anneler Günü’nde söylenmiştir[5].)
Âşık Mürsel:”İnsanlar içinde bize yakın sadık dost anadır. Ananın gözyaşı gerçek gözyaşıdır.”
Ana meni yaz ağla
Yaz ağlama gül ağla
Demeyinen tükenmez
Bir kağıza yaz ağla
Ay ana ay ana
Sen menim özüm ana
Özüm ana gözüm ana
Söhbetim sözüm ana
Gedin anama deyin
Derdimi yanana deyin
Anam meni sorarsa
Günümü gara deyin
Ay ana ay ana
Sen menim özüm ana
Özüm ana gözüm ana
Söhbetim sözüm ana
Anama deyin ağlasın
Garaları bağlasın
Men yâdına düşende
Üreyini dağlasın
Ay ana ay ana
Sen menim özüm ana
Özüm ana gözüm ana
Sohbetim sözüm ana (Âşık Mürsel Sinan)
AY ANA MENİ
Babadan yeriştim ana rahmine,
Sakladı vermedi ay ana meni.
Dokuz ay dokuz gün tamam eyledi,
Getirdin dünyaya ay ana meni.
Büyüttün besledin ana kolunda,
Ana kucağında ana kolunda,
Emzirdi yatırdı ana kolunda,
Salladın o yana bu yana meni.
Murat Karahanlı ihtiyar oldum,
Kocaldım yaşlandım ihtiyar oldum,
Vakit veda geçti ihtiyar oldum,
Heç yâda salmırsan ay ana meni. (Âşık Murat Karahanlı)
ANA
Ömür mevsiminin zirvesinde sen
Bir asrı geride koyupsan Ana
Cenneti seripsen ayaklarına
Yılların belini eyipsen Ana
Yol dayanmır karlı dağlar aşırsan
Bize sevgi dolu umut taşırsan
Hele gün geçtikçe cevannaşırsan
Dertleri sinene yayıpsan Ana
Seni anlatması zor hecelerle
Çünkü savaşıpsan bilmecelerle
Oğullar torunlar neticelerle
Mutluluk gömleği geyipsen Ana
Biz ne yapsak çoktur emeğin bize
Para pulmu yeter o şirin söze
Doğup büğüttüğün Günay Yıldız’a
Yürekten can balam deyipsen Ana (Âşık Günay Yıldız)
ANAM
“Bilseler kıymetini söz bilmeyen evlatlar
Başlarında gezerdin tahta sultansın anne
Hayatın kahrı sende saçında belli aklar
Bana bahşedilecek yüce ihsansın anne
Dur duraksız hayatın akışında sen varsın
Evladına titreyen bakışında sen varsın
Cenneti Kibriya’nın nakışında sen varsın
Dünya’da ki servetim ne hoş cinansın anne
Olsa hüznüm kederim gözlerine yaş iner
Ayağım taşa deyse kalbine telaş iner
Sana isyan edenin yüreğine taş iner
Varoluş sebebimsin derde dermansın anne
Babam vardı, sen yoktun, şimdi o da seninle
Toprak evladın olmuş sarıyorsun teninle
Biliyorum meleksin şimdi ak kefeninle
Beni başka kim anlar derde yanansın anne
Yanındayken kıymetin bilmeyen eyvah etsin
Faruk sensiz ne mümkün mutlu bir sabah etsin
Ben gibi anasızlar ağlayıpta ah etsin
Ömrümde en kıymetli geçen zamansın anne (Âşık Faruk Erdoğan)
ANAM
Ne incitir nede bir gönül kırar
Baldan tatlı sözleri var anamın
Mavi bakışları yaramı sarar
Boncuk boncuk gözleri var anamın
Dört oğlunu baş üstüne taç etmiş
Gençliğini onlar için hiç etmiş
Söylememiş dertlerini iç etmiş
Yürek yakan közleri var anamın
Kara bahtı kem talihi gülmemiş
Gençliğinin kıymetini bilmemiş
Yoksullukla savaşmaktan yılmamış
Her evrede izleri var anamın
Mizani kalemim gamlandı yine
Çilelerle dolu seksen üç sene
Ne zorluklar aştı geldi bugüne
Yokuşları düzleri var anamın (Şair Taner Karataş-Mizani)
ANA
Suya gider elinde su destisi
Böyle başlar annelerin öyküsü
Bükmüştür belini tandır tüsdüsü
Sen Anadolu’dan aldın adını
Emektardır bu Ülkenin Kadını.
Masal anlatırdı ninni söylerdi
Her sözünde bir nasihat eylerdi
İkramını dostlarına paylardı
Sen Anadolu’dan aldın adını
Emektardır bu Ülkenin Kadını
Hani toprak eler belek belerdin
Demezdin kimseye yokluğun derdin
Bir ekmeği beş çocuğa bölerdin
Sen Anadolu’dan aldın adını
Emektardır bu Ülkenin Kadını.
Karışmış harmana alnının teri
Cephede savaşta durmamış geri
Salkınır savrulur yanında eri
Sen Anadolu’dan aldın adını
Emektardır bu Ülkenin Kadını.
Sen Mehmet doğurdun bir er oğlu er
Seni methetmeye yetmez kelmeler
Dairede mekânda gösterir hüner
Sen Anadolu’dan aldın adını
Emektardır bu Ülkenin Kadını.
Şehrinde fabrikada emektar
Aldığım lokmada alın terin var
Seninle aydınlanır ufuklar
Sen Anadolu’dan aldın adını
Emektardır bu Ülkenin Kadını.
Daire de amirsin tarlada ırgat
İşlenir elinde bin bir zanaat
Seyyati sözünde sazında anlat
Sen Anadolu’dan aldın adını
Emektardır bu Ülkenin Kadını. (Âşık İsrafil Uzunkaya-Seyyati)
ANAMDIR ANAM
Yandı canım diyen bana anamdır
Bir tek cana derman anamdır anam
Ana varsa her şey daha tamamdır
Bir tek cana âmân anamdır anam
Ağlamaz kimseler senin derdine
Anadan başkası yalan merdine
Ana yoksa baykuş sarar yurduna
Bir tek cana gümân anamdır anam
Büyütüp getirmiş bizi günlere
Nice çile çekmiş gitsem dünlere
Doğruluk menzili yolu yönlere
Bir tek cana zaman anamdır anam
Levent’im baş tacım bütün analar
Canımıza canı katan analar
Bir kedere sabah yatan analar
Bir tek bana liman anamdır anam (Şair Levent Kızılırmak)
ANALAR
Büyüktür değeri kıymet biçilmez
Her ana aynıdır asla seçilmez
Sevgisi çok büyük kalpten silinmez
Saygınız kalplerde yatar analar
Vatan için çalıştırır eğitir
Bin bir zahmetlerle bizi büyütür
Eğriyi doğruyu bize öğretir
Er edip millete katar analar
Tüm analar bu dünyada melekler
Verdiler bize nice emekler
Uyumaz geceler bizleri bekler
Geceyi gündüze katar analar
Ananın yerini tutmaz hiç kimse
Kendisi aç yatar, yedirir bize
Sevgimiz saygımız sonsuzdur size
Muzaffer’in baş tacıdır analar[6].
ANAM
Ninnilerle beşiğimi salladın
Kanayan yaramı bağlayan anam
Ak sütünle yüreğimi yağladın
Her zaman kanımda çağlayan anam
Dokuz ay karnında yükümü çektin
Getirdin dünyaya bir fidan ektin
Besledin büyüttün göç ettin gittin
Yanık yüreğimi dağlayan anam
Tünay’ın serveti varı sen idin
Gönlümün cefakâr karı sen idin
Dünyanın en sadık yarı sen idin
İyi olmaz yaramı sağlayan anam. (Âşık Tünay Aksu)
“ Analarımız; acıların işaret sıfatı, özverinin özel adıdır; Rahim ve Rahman ile kalbimize dolan güzeldir.”
“Ana başta taç imiş Her derde ilaç imiş”
(Çıldırmanşet sitesi ailesi olarak Yaşı ne olursa olsun bütün Anaların ellerinden öpüyor ve Analarımızın bir gününü değil üç yüz altmış beş gününü kutlarız.)
[2] http://www.yenimakale.com/ana-gibi-yar-olmaz-bagdat-gibi-diyar-olmaz.
[4] Yardımcı İlhan, Yaşayan Âşıklarımız (Güldeste)Haz.2007 sf,396
[5] Taşlıova, Mete, M. Âşık Şeref Taşlıova Hayatı ve Şiirleri.2.baskı Ankara 2012sf, 237-238
[6] Aslantaş, Muzaffer, Gurbet gözleri, sf, 53
Düzenleyen : Erkan Çelik