KİMSE ÜŞÜMESİN Mİ?

KİMSE ÜŞÜMESİN Mİ?

Kışın gelmesiyle birlikte onlarca...

    Kışın gelmesiyle birlikte onlarca belediye ve kaymakamlıklardan evsizlere, sahipsizlere ve açlara ?´kimse üşümesin´´, ?´hepsine sıcak yuva´´ vb. çalışmaların başlatıldığını görmekteyiz. Evet, gayet güzel ve yerinde bir müdahale ya da hizmet diyebiliriz. Ancak, gerçekte bu durumlara kalmadan bu insanlara ya da hayvanlara süreklilik arz eden bir yardım eli uzatılamaz mı? Gayet tabi ki, uzatılabilir. Özellikle basında çıkan haberler ve görüntülerde koskocaman spor tesisleri kapatılmış, yer sedyeleri ya da yer yatakları üzerinde, hastanelerde yatırılan hastalar misali yüzlerce insanın neredeyse hiç kıpırdamadan yatırıldığını görmekteyiz. Hatta bilinmiyor ama yemekten yemeğe kaldırıldıklarını düşünüyor insan. Zaten kalksalar da ne yapacaklar ki? Nereye gider bu garip insanlar? Yatmanın dışında ne tür bir aktivite ile kışı geçirecekler? Zaten görüntüye bakıldığında birçoğunun yürümeye bile takati kalmamış gibi gözüküyor. Bari dinlenebileceklerse dinlensinler garipler.
   Şimdi gelelim, şu belediye ve kaymakamlık ilanlarına! İlçe kaymakamlıkları basına reklam veriyorlar, sahipsiz kimseler, evsiz barksızlar, aç ve susuzlar bize başvursun. Ya da bu tür birilerini görenler kurumlarımıza bilgi versinler. Aynı türden basın yollu ilanlardan bazıları da belediyelerimize ait. Onlarda aynı şekilde aç ve susuz olanlar, kimsesizler ya da evsiz ve barksızlar bize başvursunlar, onlara sıcak mekânlar açalım. Sıcak yemek verelim. Şunu biliyoruz ki; devletimizde her türlü bilgi mevcuttur. TÜİK diye bir kurum da vardır, özellikle bunlar ve bunlara benzer durumların istatistiki bilgilerini tutarlar. İnanıyoruz ki, bu tür ihtiyacı olan insanların en azından büyük bir çoğunluğunun kayıtları o kurumda mevcuttur. Kaymakamlıkların ve belediyelerin daha iyi hizmet edebilmeleri adına bu TÜİK kurumundan bilgi istemeye hatta her mahallenin muhtarından ihtiyaçlı insanların bilgilerini almaya, o da yetmez emniyet birimlerinden benzeri bilgileri almaları daha mantıklı ve sağlıklı olacaktır. Ayrıca her yıl aynı türden ilanlar vererek ihtiyaçlı insan arama yerine bir kere bunların kayıtlarını tutarak (şayet yaşıyorlarsa) her yıl düzenli şekilde ve hızlıca bu kişilere ulaşabilirler.
     Asıl mesele her yıl birkaç kış ayında bu insanların ya da hayvanların aranması ve ağırlanması yerine, bu insanların genç olanlarının sağlık ve yaşamsal sorunlarının çözülerek yani bunların rehabilite edilerek toplum yararına çalıştırılmaları daha sağlıklı olmaz mı? Sürekli bir iş ve iş yeri olsa her kışa girerken bu rezalet durumları da yaşamamış olmazlar mıydı? Ne olacak şimdi bir-iki ay al yedir, içir, ısıt, giydir sonra sal sokağa tekrar sekiz on ay sokakta yine aç sefil dolaşsın dursun. Kimi hırsız olsun, kimi uyuşturucu kullansın, kimi gaspçı olsun, kimi de kapkaççı! Çocukları zaten hiç düşünemiyorum. Garip yavrucaklar, sinsi emelleri olan, çeşitli olumsuz dallarda ki soysuz baronların insafına terkediliyor. Bunlardan da yine dolandırıcı, kapkaç, kundaklama, hırsızlık, dilencilik, uyuşturucu satma ve kullanma vb. olayların içerisinde kendilerini buluyorlar. Yaşlılarımız ise, ayrı bir facia! Yukarıdaki olumsuz fiillerin hemen hemen hiç birisini yapacak kudretleri bile kalmamıştır. Görebildiğimiz kadarıyla anca çöplerden yiyecek toplama, dilenme gibi zorunlu olumsuz eylemlerin içerisinde kendilerini buluyorlar.
    Türk devleti güçlüdür. Ülke genelini düşündüğümüzde yukarıda saydığımız ihtiyaçlı ve kimsesiz insan grubunu oluşturanların sayısı ülke nüfusunun belki de milyonda birini bile oluşturmaz. Bunların sayısı bir milyon bile olsa koskoca devletimizin seksen milyon nüfusunun bir milyon garip insana bakamayacağını düşünmek bile mantıksız olmaz mı? Kaymakamlıklardaki Sosyal Dayanışma Vakıfları´ nın ana görevi bu değil midir? Ya da belediyelerin Sosyal Belediyecilik anlayışı tam da bunu karşılamıyor mu? Gün geçmiyor ki bir kurumda bankamatik memurları haberi duymayalım. Bu bankamatik memurları yerine bu insanları park-bahçeler, temizlik, fen işleri vb. birimlerde asgari ücretle bile çalıştırsalar kimse evsiz barksız, aç sefil kalmayacaklardır. Yeter ki onlara insan olarak değer verelim, onları anlayalım ve değerlendirelim. Yoksa öyle hadi gel kışı geçir yaza sokağa git, şayet şansın yaver gider de sağ kalırsan seneye kışa seni yine spor salonlarında birkaç ay misafir ederim demekle bu işler yoluna girmez. Önce insan olduklarının farkına varalım, rehabilite edelim ve kalıcı çözüm üretelim. İşte onları o zaman anlamış ve yaşamlarını garanti altına almış ve de kurtarmış olursunuz.
    ?´Kimse üşümesin´´ diyorsanız, ne yazık ki bunları yapmak zorundasınız. Yoksa kısa yoldan geçiştirmekle bu işler olmaz. Tabi ki, şimdi uygulamaya çalıştığınız pansuman tedbirlere de ihtiyaç vardır ama geçici bir süre!
 
Yaşar GELER / İstanbul