www.cildirgoyce.com

KENDİNİ ELEŞTİRE BİLENLER!

KENDİNİ ELEŞTİRE BİLENLER!

İletişimde bulunduğumuz...

İletişimde bulunduğumuz insanlara ne söylediğimiz kadar, neyi nasıl söylediğimiz de önemlidir.

Eleştirilere açık olmak, insanın kendisini geliştirmesinin yolunu açtığı gibi, kendine ayna olmasında yardımcı olur.
Herkes kendine bir öz eleştiri yapmalı, zaman zaman. Doğru bildiğimiz o kadar çok yanlış olduğunu zamanla öğreniyoruz ki, kendimiz bile şaşırıyoruz. Eleştiri her zaman, insan gelişiminin bir parçasıdır. Önemli olan doğru zamanda, doğru kişiye ve doğru olay ve gidişata eleştiri yapmak.
Bunun yanında eleştirinin dozu, niteliği ve üslup çok önemlidir. Eleştirdiğimiz konu yada insan, her kim olursa olsun yıkıcı değil, yapıcı eleştirilerin yanındayız.
Özellikle özeleştiri, kişinin çıktığı her merdiven basamağında, dönüp ardına bakmasıdır.

Bir önceki basamakta bıraktığı fotoğrafını,  işleri, halleri, sözleri, duyguları şöyle bir ölçüp tartmasıdır. Açık yüreklilikle, hatalarını, noksanlarını kendine hatırlatmasıdır. Yanlışlarını ve hatalarını açık yüreklilikle kendine söyleyebilmesidir.
Kendini eleştire bilenler, sağlıklı bir kişi olma yolunda ilerlerler. Kişi, kendine karşı bir eleştiri ile karşı karşıya kaldığında; takınacağı tavır, söyleyeceği sözler, onun kişiliği hakkında ip uçları verir. İnsanın egosu yoksa, kendini görmesi de o kadar şeffaftır.
Öz eleştiriye açık olmak, kendini, yerini, haddini bilen ve gerçek bilgiye sahip olan kamil kişilere aittir. Karşınızdaki insan, öz eleştiriye kapalıysa, yada özeleştiriyi kaldıramıyorsa, bütün iletişim kanalları sakattır.
Bunun yanında, eleştiriyi kimin, ne amaçla yaptığı da çok önemlidir. Yapıcı, birde yıkıcı eleştiriler vardır. İnsan ve yaşam gelişimine olumlu her türlü eleştiriye açık olmak, bizi sağlıklı kılar. Egosu tavan, bireysel yaşayan, yaşadığı dünyaya ait bir sorumluluk hissetmeyen insanların eleştirileri çığırtkanlık kokar. Bunu da yine en iyi, kendini bilen ve kendini aşmış, gönül gözü açık olan insanlar bilir. Çok mütevazı yaşayan bir insanda o inceliğe sahip olabilir. Bu tamamen insanın kendini bilmesiyle alakalı bir şeydir. Kaldı ki her şey sadece diplomayla olsaydı, dünyada kan ve gözyaşı olmazdı. Vicdan ve merhamet yoksa, algıda bilinç oluşmamışsa, sorgulamıyorsa insan, istediği kadar okusun, istediği kadar bilgi sahibi olsun. Bilgiyi görgüyle, sağduyuyla, sevgiyle taçlandırmamışsa; insanların hislerine, hissettiklerine gereken hassasiyeti ve özeni göstermekten acizse o bilgiler raf yığınından farksızdır.

Eleştiri üzerine güzel bir hikaye okudum, paylaşmak isterim;

Hindistan´da çok ünlü bir ressam varmış? Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş? Ve onu ?Renklerin ustası?anlamına gelen ?RANGA ÇELERİ? olarak tanınsa da; kısaca RANGA GURU derlermiş? Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak RANGA GURU´ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş? RANGA GURU ise ?Sen artık ressam sayılırsın Racaçi? Artık senin resmini halk değerlendirecek diyerek resmi,  şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı koymuş yanına.

 Racıçi, denileni yapmış ve bir kaç gün sonra resmine bakmaya gitmiş ne görsün resmi neredeyse çarpılardan gözükmüyor? Çok üzülmüş tabi,  emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar gibiymiş sanki? Alıp resmi götürmüş RANGA GURUYA ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. RANGA GURU üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Raciçi yeniden yapmış resmini ve yine RANGA GURUYA götürmüş? Yine resmi şehrin en kalabalık yerine koymasını istemiş Ranga Guru?  Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, bir kaç fırça ile birlikte yanına insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmelerini rica eden bir yazı koymuş.  Raciçi denileni yapmış? Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış? Çok sevinmiş ve koşarak RANGA GURUya gitmiş ve resme dokunulmadığını söylemiş. RANGA GURU ise; ? Sevgili Raciçi sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün?Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı?Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin ?Yapıcı olmak eğitim gerektirir? Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi?Sevgili Raçici mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın?Emeğinin karşılığını, ne yaptığını haberi olmayan insanlardan alamasın? Onlara göre senin emeğin hiç bir değeri yoktur? Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenlerle tartışma, demiş.´´

Evet, insan önce kendine ayna olmalı. Eylemlerinden, söylediklerinden sorumlu olmak, insanın kendine karşı dürüst olmasını da sağlar. Dürüst insanlar, eleştiriyi de, öz eleştiriyi de olgunlukla karşılar, yıkıcı eleştiriyle, yapıcı eleştirinin farkını bilir.

Emeğimizi sömürenleri, yıkıcı eleştiriyle kendi egolarını süsleyenleri hayatımızdan uzak tutalım. Kendiyle savaşı bitmeyenin bizimle barışı olmaz.