KAZA, KADER VE ZALİM YAĞMUR

KAZA, KADER VE ZALİM YAĞMUR

Kaza ve kader ibaresi...

    Kaza ve kader ibaresi, bizi daima kutsal söylemin dingin ve huzurlu limanına çıkarır. Bu yüzden olmalı ki, Doğu toplumlarında beceriksiz bürokratların, liyakatsiz ama uyanık politikacıların ve irtikapçı kadroların sıkça sığındığı bir limandır bu söylem; çünkü, sonuçta bütün sorumluluk kaderin, şeytanın ve görünmez gizli güçlerindir ve bunlara karşı yapacak hiçbir şey yoktur. 
    Bu köktenci sakat anlayış ne yazık ki, bütün İslam ülkelerini bir karabulut gibi kuşatmakta ve geleceğini tehdit etmektedir.
     İnsan çevreyi dünyalaştırdıkça, insanlaşır ve kendini gerçekleştirir. İnsanın en büyük özelliği yapıp ettiklerinden dolayı sorumluluk taşımasıdır; bütün dinlerdeki ödül ve ceza mekanizması da bu bireysel duruşlardaki erdem üzerine inşa edilir. Ne var ki, bizlerde bu durum biraz daha farklıdır; kazaya davetiye çıkaran insan eylemleri neredeyse ödüllendirilecek gibidir. 
    Sözgelimi, Türkiye bir ölü binalar mezarlığıdır; bu binaların büyük bir kısmı devlete yapılmış üç-beş yıl bazen daha az bir zaman içinde oturulduktan sonra boşaltılmış ve yerine yenileri yapılmış ve onlar dahi üç beş-yıl sonra boşaltılmıştır. Ülkemizin en ücra köşelerinden biri olan Ardahan, bu yapıya en tipik örnektir; eski Ardahan valisinin basına verdiği demeçte ?20 yılda devlete yapılan 28 binanın 24´ünün çürük? olduğu vurgulanmakatıdr. Bu binaların bir kısmı yıkıldı ama mahkemede zaman aşımı için beklemekten yorulanlar da hala mevcut. Bunları sorduğunuzda kum, taş çakıl, falan/filan yönetmelik ve hava şartları suçlu olarak sayılır; lakin onu yapan, müteahhit, kontrol eden mühendis, planı çizen mimar, teslim alan bürokrat nedense hiç sorgulanmaz; onlar suçsuzdur.
    Nitekim göçük altında kalan işçiler, yıllardır bitirilemeyen yollarda sönen ocaklar, istismar edilen, emekleri sömürülen ve küçücük yaşlarda uyuşturucuya bulaştırılan çocukların suçlusu da hep şeytan, gizli güçler veya kötü bir kaza-kader sarmalıdır. Oysa modern toplumlarda hukuk sistemi gerçek anlamda suçluyu bulur ve cezalandırır. Vatandaş devletinden bunu bekler.
Son Çorlu´daki tren faciası da aynı sakat bakış açısını yansıtmaktadır; 24 ölü, 338 yaralının olduğu bir faciada bakanlar; tv kanallarında açıklama yapıyorlar; -trajik bir biçimde- yağmuru, çamuru, rayları suçluyorlar. Oysaki vatandaş yetkililerden öncelikle açıklama/suçlama/beyanat değil gereğini yapmalarını bekliyor. 
    Facianın olduğu tren hattı, tipik bir Türkiye gerçeğini yansıtıyor; planı çizen mimarlar, kontrolü yapan mühendisler onları yapan müteahhitler, teslim alan bürokratlar ve bütün bu olmazlığa göz yuman politikacılar, evlerinde rahatça uyuyacaklar; sönen ocaklar, ne yazık ki, acı içinde kalacak? 
     Ateş düştüğü yeri yakar, doğrudur; ancak, toplumumuz bu kadar duyarsızlaşırsa, cüzzamlı hastalar gibi acılardan başka sığınacak bir yerimiz kalmayacak.

Prof Dr. Ramazan Korkmaz