HAYVANCILIK DA DARBE GERÇEĞİ

HAYVANCILIK DA DARBE GERÇEĞİ

Temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan Çıldır`da, son birkaç yıldır baş gösteren ekonomik kriz nedeniyle insanlar...

     Temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan Çıldır'da, son birkaç yıldır baş gösteren ekonomik kriz nedeniyle insanlar, ne yaptıkları işten tat alıyor, ne de ekonomisine katkı sunabiliyor. Hükümet politikalarının vatandaşı çıkmaza ittiği gerçeği yanında, yerel yöneticilerin uyguladığı politikalar da azımsanamaz derece de hayvancılık pazarına darbe indiriyor.
    Belirli dönemlerde hayvan alım satımının yapıldığı Çıldır'da özellikle son üç yıldır yerli ırk hayvan alım satımı neredeyse tam bir faciaya dönüştü. Yem fiyatlarında görülen önemli derecede yükselişler hayvan sahiplerini çaresizliğe sürükledi. Kilogramı 80 kuruş ila Bir lira aralığında satılan ot ve samanı alarak elinde ki hayvanını bahara zorla çıkaran vatandaşlar, yedirdikleri ot ve saman fiyatına dahi hayvanlarını satamadılar. Özellikle son dönemlerde bankaların, tarım sektörüne göz dikmesi ve uygun koşullarda krediler dağıtması çiftçileri daha teknolojik şartlarda çalışmaya yönlendirdi. Fakat daha teknolojik makineler ile çalışan çiftçiler, rutin olarak yaptıkları hasatlarda hiçbir zaman ticari boyutta gelir sağlayamadı. Daha teknolojik faaliyet, daha fazla ot ve saman hasadına eş değer olunca, tek çare olarak hayvan sayısının arttırılarak gelir sağlama yolu seçildi. Bu kez de hükümetlerin ticaret anlaşması sağladıkları dış devletlerden getirmek suretiyle halka arz ettikleri ithal canlı hayvan ve paketlenmiş etler nedeniyle ülkede önemli derecede et ev canlı hayvan artışı yaşandı. Bu artışlar tüketicilerin daha ucuz et yemelerini de sağladı dersek yalan söylemiş oluruz. O halde ithal olarak ülkeye giren canlı ve kesilmiş etler, hem tüketicilerin ucuz et yeme hayallerini boşa çıkardı, hem de Doğu Anadolu Bölgesi'nde, özellikle Kars, Ardahan'da geçim kaynağı hayvancılık ve tarım olan vatandaşların ekmeğine kan doğradı. Burada önemli bir nokta var ki Çıldır gibi küçük yerlerde vatandaşların minimum ölçekli ve getirisi düşük ırkta ki hayvan üretimleri nedeniyle bu hayvanlarına ve hayvansal ürünlerine pazar da bulamamalarıdır. Dolayısı ile pazar da yer etmiş, tüccar olarak ifade edilen kişilerin bölgede ki bu eksikliği fark etmesi, yine bu bölgelerde hayvancılığın ekonomisini git gide minimuma düşürdü. Bu süreç devam ederken, hükümetlerin küçük ama el verişli meralara sahip yerleşim yerlerinde hayvancılığı destekleyecek projeler üretmesi girişimcileri az da olsa sevindirdi. Ama bu projelerden yararlanma karşılığında yapılan yatırımlar, yem fiyatları, ithalat, sağlık koşulları, mevsimsel hastalıklar ve pazara ulaşmada çekilen sıkıntılar gibi çeşitli nedenlerden dolayı kendisine aradığı pazar bulamadığından ya durma noktasına geldi, ya da kapandı. 
     Bunlar yaşanırken seçilenler bu sorunlar karşılığında hangi girişimlerde bulundular? Onlar bırakın girişimi, hayvancılığın bitmesi için ellerinden geleni yaptılar. Bölgede yerli ırk hayvanı desteklemesi gereken hükümetler, erkek ve besi hayvancılığını desteklediler. Oysaki besi hayvancılığının desteklenmesi bölge insanına ekonomik getiri sağlamadı. Çünkü küçük yerlerde yaşayan insanlar, ekonomik yoksunlukları nedeniyle besi hayvancılığında fazla gelişmemişti. Burada insanlar evinde düşük performanslı 15-20 adet yerli ırk süt sığırı ile geçim sağlamaya çalışıyordu. Dolayısı ile besi hayvancılığını yapanların oranı toplam üzerinde %10'a karşılık gelmekteydi. Sonuçta yerli ırk hayvancılığı pasifize eden hükümetler, özellikle küçük yerleşim yerlerinde hayvancılığa darbe yaparak, zaten ekonomisi iyi olan her şekilde kendisine Pazar da yer edinen besicilere kucak açtılar. Böylece ekonomisi iyice gerileyen küçük ölçekli hayvan üreticileri, aracılar ve tüccarların elinde tamamen yok olma durumuna geldi.
Seçilenlerin bu durum karşısında yıllardır sessiz kalmalarına ise artık bu saatten sonra bir diyeceğimiz yok. Çünkü onlar, vatandaşın hayvanı hastalıktan ölürken çözüm sunmadılar. Çünkü onlar, yetkili kurumların yoksul vatandaşa çemkirmesinin önüne geçmediler. Çünkü onlar, yetkili kurumlara 'burada hayvanlar hastalıktan arınmıyor, siz ne iş yapıyorsunuz' diye sormadılar. Çünkü onlar, mevcut ırkın yetersizliğini rapor edip 'bu iş böyle gitmiyor' diye meclise sunmadılar. Çünkü onlar, mevcut ırkın değiştirilmesi yönünde proje uygulamadılar, bu konuda destekleme programı oluşturmadılar. Çünkü onlar, Küçük üreticinin hayvanı için pazar oluşturmadı, kesimhane kurup ülkeye et arzında bulunmadılar. Onlar, tam aksine her fırsatta küçük ölçekli hayvan üreticisine darbe yaptılar. 
    Benim çok şaşırdığım ve bu kadar da olmaz dediğim, eksikliği çok fazla hissedilen bir şey var ki, ortadan kaldırılmasına anlam veremiyorum. Ve halkın bu durum karşısında pasif kalmasını da anlamıyorum. Bu ilçenin, yani Çıldır'ın yıllardır var olan, haftanın ilk günü ve son günü yoğun olarak gerçekleşen hayvan pazarı, yine halkın tabiri ile 'mal meydanı' neden kayboldu?  Hayvancılıkla geçimini sağlayan bu ilçe de, halkın hayvan alım satımında bulunmasının önünde ki engel neyse sebebini yetkililerin acilen kamuoyuna açıklamaları bir zorunluluk doğurmuştur. Bu engeller halktan kaynaklanıyor ise eğer, acilen hayvan pazarı için yer gösterilip, anons ve ilanlar ile üreticilerin bu pazarda alım satım yapmaları konusunda teşvik edici çalışmalar yapılmalıdır. Böylece adağa ihtiyacı olanın adak aldığı, kredi ödemesi olanın tosununu sattığı, iki sığıra ihtiyacı olanın uğradığı, evinde ki çelinin çocuğunun yiyeceğini almak için iki-üç kuzu getirip satmak isteyen vatandaşımızın 'mal meydanı' yeniden canlandırılmalıdır.
    Ve bir de soru geçiyor aklımdan, sormadan edemeyeceğim. Az da olsa hayvan alım satımının gerçekleştiği, oluşan insan kalabalığı nedeniyle gerek belediye, gerekse esnafın ekonomisine katkı sağlayan  'mal meydanı' tasfiye edilirken ve bu insanlar, küçük bir ilçede ürettiği üç-beş hayvanına alım satım yapacak pazar bulamazken, canavar ağızlı ülkede nasıl pazar bulacak?