GÜN GELİR TOKLARIN DA BAŞI AĞRIR

GÜN GELİR TOKLARIN DA BAŞI AĞRIR

Aylardır insanımız mutfağına...

      Aylardır insanımız mutfağına sebze ve meyve almakta zorlanıyor, fiyatlar alım gücü iyice düşen insanımızın cüzdanını yakıyor diye yazılıp çiziliyor.

      Haklı olarak muhalefet bunu bir argüman olarak kullanıp hükümeti bu yönden sert bir şekilde eleştiri bombardımanına tutuyor. Yaşam şartları giderek ağırlaşmakta eskiden adını sıkça duyduğumuz toplumun denge noktası olan orta direk denilen merkezi oluşturan kesim günden güne erimeye yüz tutmaya başlamıştır. Bu paradan para kazanılan, üreterek ise anca karın doyurulabilen durumda maalesef ki zengin çok daha zengin olmakta, orta halli vatandaş ise giderek zor geçinen hatta kıt kanaat geçinecek duruma gelmektedir. Bu çok ciddi gelişme ve kötüye gidiş dikkate alınıp çözüm üretilmez ise ülkemizin başına ileride telafisi mümkün olmayacak dertler açacağa benzemektedir.

    Neticede sofraya koyacak ekmeğiniz yok, ısınacak yakacağınız yok, çocuğunuza elbise ayakkabı alacak kadar paranız yok ise bu yokların toplamı mutlaka tokların başını bir şekilde ağrıtacaktır. Yaşanan bu ekonomik sorunlar ile ilgili yapılan eleştirilerde amacı üzüm yemek değil de bağcı dövmek olanlar elbette vardır ama durum da yeterince aşikârdır. Yaşanan sıkıntılı durum yerine olayı hafife alan, hatta inkar eden bir tutum içerisinde olan hükümetimiz en üst perdeden yapılan bu çıkışları abartılı, haksız, yersiz hatta ihanete varan karşı ithamlar ile bertaraf etmeye gayret etti uzun süre.

    Ancak zamanla mızrak çuvala sığmadı ve hükümet de çark ederek bu sorunun reel ve yaşanmakta olan ciddi bir sorun olduğuna ikna oldu. Bir yanda yıllardır kurdukları sistem ile bire on kazanan aracıların kurduğu çıkar çarkı, bir yanda meteorolojik şartlar ile azalan üretim, öte yanda ise üreticiyi desteklemeyen hatta onu her geçen gün daha zorda bırakan yönetim hamleleri sorunu var olduğundan daha büyük ve içinden çıkılmaz hale getirdi. Ama yine olayın iyi tarafından bakarsak Sayın Cumhurbaşkanımızın çıkışlarından destek alarak böyle bir sorun yok muhalefetin abartması söyleminden çok daha fazla geç olmadan vazgeçilerek acil ve yerinde bir ilk yardım hamlesi geldi çarşıya ve pazara. Peki, neydi bu Devlet çiftçi ve üretici arasındaki birçok çarkı devre dışı bırakarak iki büyük şehirde piyasaya ucuz sebze meyve sürerek evvela kanayan yaraya tampon yapmış oldu. Evet, bu birçok kesim tarafından Devlet Pazarcı oldu söylemlerine de yol açsa aslında; Çarşı ve Pazarda Büyük Bir Yangının olduğunun kabul edilmesi ve Hal esnafına ise; Her şeyi içerisinde dalga konusu olmakta da dâhil göze alarak bu işe çözüm bulacağız diyen bir hükmet olduğu ilan dilmiş oldu.

    Çarşı Pazarı Tanzim etmek için Belediyeler eliyle yapılan bu hamle aslında kısa vadede önemli ve gerekli bir hamleydi. Birileri Sayın Cumhurbaşkanı yok dedi diye her şeyin yok ya da var dedi diye var olmayacağını bu duruma bakarak anlamalı diye düşünüyorum. Bu ani Tanzim Satış hamlesi gösterdi ki aslında Sayın Cumhurbaşkanımız meydanlarda yok öyle bir şey diye esip gürelerken perde arkasında durumu kurtaracak çalışmaların da hızla yapılması talimatını vermiş ve bu aslında var olan sorun ile ilgili Sayın Cumhurbaşkanımızda yerinde bir endişe taşımaktaymış. Peki, kesin çözüm bu mu? Asla Devlet, Devlet olmanın ciddiyeti ve kararlılığı ile önce üreticiyi üretmeye sevk edecek teşvik hamleleri yapılmalı, daha sonra üreticinin ürettiği ürünü gerçek değerinde alacak toptan alım sistemini kurmalı, yasal düzenleme ile bu sektörde aracı sınırlaması getirerek el değiştirmeler nedeni ile fiyatların artışına engel olacak kural ve kaideleri tanzim edip uygulamalıdır. Yoksa pazarların başına tezgâh açmanın kesin ve kati çözüm olduğunu düşünmek bu sorunu ileride çok daha içinden çıkılmaz hale getirecektir.

     İşte birkaç yeşillikteki fiyat artışları gösterdi ki sorunları inkâr etmek, yok demek, abartılı bulmak çözüm değil aksine daha büyük sorundur ve zamanında sorunlar kabul edilip ona göre davranılmış olsaydı Devlet şuanda içinde bulunduğu mahallenin manavı pozisyonuna düşmemiş olacaktı.

Sinan KARAÇAY / İstanbul