ENSAR OLCAĞIZ DİYE MUHACİR OLMAYALIM

ENSAR OLCAĞIZ DİYE MUHACİR OLMAYALIM

Yeni dünyada bir yandan tanklarla toplarla ve füzeler ile ülkeler işgal edilerek geleneksel işgal yönetimleri kullanılırken öte yandan her zaman üzerlerinde hükümranlık kurulabilen ve güçlünün maşası olma konusunda istekli

 

Yeni dünyada bir yandan tanklarla toplarla ve füzeler ile ülkeler işgal edilerek geleneksel işgal yönetimleri kullanılırken öte yandan her zaman üzerlerinde hükümranlık kurulabilen ve güçlünün maşası olma konusunda istekli ve bu konuda kabiliyetli olanların ülkelerinde kargaşa ve savaşlar çıkartılarak bir ülkenin insanları adeta bir işgal kuvveti gibi gerçekte işgal edilmek istenilen ülkenin topraklarına yalın ayak başı kabak olarak sevk ederek işgal etme yöntemi de başarı ile uygulanmaktadır.

Bunun en büyük örneği de Ensar ve Muhacir olgusunun arkasına saklanarak ve siyasal İslamcıların bu konudaki saflığa varan engin hoşgörüsüne sığınılarak adeta Suriyelilerin işgali altında olan güzelim ülkemizdir maalesef.

Bu konuda yaklaşan tehlikeye karşı uyaranları vakit kaybetmeden yabancı karşıtı ve faşist olmakla itham edenlerin devleti bu tehlike karşısında uyaranları karalama gayretleri karşısında gerçekler zaman içerisinde tüm açıklığı ile gün yüzüne çıkmaktadır çıkmasına da korkumuz bunun anlaşılmasına geç kalmış olunmasıdır.

Başı kabak ayağı yalın mülteciler nasıl olur da bir ülkeyi işgal etmek için silah olarak kullanılabilir diye soranları duyar gibiyim nasıl mı?  İşte böyle planlı ve programlı bir şekilde;

Suriyeli bir kadını Suriye’deki doğurganlık oranı 2,3 iken aynı kadının sözüm ona savaştan korkup kaçtığı gelecek kaygısı ile yerlerinden uzaklaştığı ve hiçbir geliri olmadığını bildiği halde Türkiye’deki doğurganlık oranının 5,3 olduğunu biliyor musunuz? Peki sizce bu durum muhacirlik mantığına ciddi bir tezat oluşturmuyor mu? Bu nasıl savaştan kaçma bu nasıl sığınmacılıktır Allah aşkına insan gelecek kaygısı ile kaçtığı topraklarda bu kadar çok çocuğu yokluğunun içerisine neden doğurma gereği duyar ki?

Bu garip durum giderek vahim bir tabloyu ortaya çıkarmakta ülkemizdeki demografik yapı gün geçtikçe bozulmakta ve eğer engellenmez ise geri dönülmez ağır sonuçlar doğurmakta yönünde ciddi alarmlar vermektedir.

İşte tam da bu bağlamda Hatay Büyükşehir Belediye başkanının isyanı tüm bu tezleri doğrulamakta yaklaşmakta olan büyük felaket için bizleri uyarmakta adeta uyanın artık diye bizleri sarsan bir çığlık misali aklımızın önündeki perdeleri sağa sola savurarak açmaktadır.

Suriye'deki savaştan kaçanların Türkiye'de en fazla sığındığı illerimiz arasında yer alan Hatay'ın Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, kentteki Suriyelilerle ilgili dikkat çeken bilgiler verdi. İldeki Suriyeli nüfusunun düzensiz artmasına vurgu yapan Savaş, "Yeni doğan her 4 çocuktan 3'ü Suriyeli. Savaş psikolojisi hormonları bozmuş. 11 ayda doğum yapan, 6 yılda 6 çocuk yapan Suriyeli kadınlar var. 12 yıl sonra belediye başkanının Suriyeli olması hiçbirimizin hoşuna gitmez" dedi.

Bunu diyen Başkan’ın hakkında Valilik ‘’Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek’’ iddiası ile soruşturma başlattı biliyor muzunuz? Hangi halk acaba kin ve düşmanlığa sevk edilen Suriye Halkı mı?

İşte referandum ile topraklarımıza katılan Hatay’ın birilerinin Muhacir aşkı ve Ensar olma sevdası ile bugün karşı karşıya kaldığı içler acısı durum. Bu eserin sahipleri bugün ülkeyi yönetenler ve onların bu yanlış politikalarına sırf siyaseten aynı safta oldukları için seslerini çıkarmayan hatta ayakta alkışlayanlardır.

Hatay böyle de sanki Kilis’te durum nasıl?

Devletin resmi rakamlarına göre Kilis ilimizde nüfusa kayıtlı Türk Vatandaşı sayısı 145.826 iken Suriyelilerin sayısı ise 106.861 dir. Yani neredeyse Türk nüfus kadar Suriyeli var şu anda ve bu doğum hızı ile birkaç yıla kadar Kilis ilimizde de Türkler azınlık durumuna geçek gibi duruyor.

Bir de savaştan kaça yaşlı kadın ve çocuklar safsatası var bunu da rakamlar ile izah edeyim yine devletin resmi kayıtlarına göre Suriye’den toplam gelenlerin sayısı 3.746.674 iken gelenlerden 15 ve 45 yaş arasındakilerin sayısı ise 1.947.634 dür yani gelenlerin %52’si gencecik insanlar. 70 yaş üzeri olanların sayısı ise sadece 40.521 yani %0,01 oranını bile zor buluyor.

Bir de Türkiye’de en az bir ortağı Suriyeli olan şirket sayısına bakalım isterseniz 15.159 adet şirketin en az bir ortağı Suriyeli.

Peki çalışma izni olan kaç Suriyeli var dersiniz? sadece ve sadece 31.185 kişi.

İşte Rakamlar ile Suriyeliler gerçeği.  

Suriye’den gelenler gidip ‘’Zalim Eset ‘’ tarafından öldürülsünler mi diyenlerin diğer ülkelerden Suriye’ye dönen ama öldürülmeyenleri görmezden gelip Suriyelilere vatandaşlık vererek ülkemiz topraklarında bırakma sevdası ne dillerinden düşürmedikleri ‘’Yerli ve Millik’’ kavramına ne de ‘’En büyük vatansever biziz’’ sloganları ile pek de doğru orantılı görünmediği gibi gelecekte ülkemizin toprak bütünlüğüne büyük zarar verecek bir ihanet hareketinin de başrolünde olanlardır.

Bu konuda ülkesini ve milletini seven devletinin geleceği için samimi endişe duyanların ısrarlı ve bilimsel verilere dayalı çıkışlarına kulak asmak yerine bu uyarıları yaptığı için onları ırkçı ilan etmek Ensar olmanın bir gereği değil ülkenin geleceğine ihanetin ibretlik bir tezahürüdür.  

Dinlemek, anlamak ve istişare etmek yerine sizi Ensar yapacağız çılgınlığı ile alenen ülkemizi bölünmeye doğru götürenlerin aksine derhal devlet aklı ile hareket etmek ve bu Ensar çılgınlığına bir son vermek gerekmektedir aksi halde korkarım ki bu Ensar çılgınlığı bizi MUHACİR durumuna düşürecektir.

Sinan KARAÇAY

Gazeteci Yazar