ÇİFTE STANDART VE AŞIRILIK

ÇİFTE STANDART VE AŞIRILIK

Sürekli söylüyorum ama aslı da var astarı da...

    Sürekli söylüyorum ama aslı da var astarı da... Bilimsel bir tespit yapıyorum: Bizim memleketin 2 önemli ve birincil sorunu var: 1- Çiftestandart 2- Aşırılık...

     Günlerdir tespitlerde ve yorumlarda bulunuyoruz, sağolsun dostlarımız bizi sevdikleri için uyarıyorlar: "Ferdi, Silivri yolu gözükmesin?". Yahu gözüksün... Artık iş Silivriden falan korkmayacak düzeye gelmiştir. İş artık çığrından çıkmıştır...

   Bizim parti düşmanlığımız falan yok. Memlekette çiftesandart ve aşırılığın önemli bir göstergesidir aslında: Linç girişimi... AK Parti düşmanı, Erdoğan düşmanı falan diye etiket yapmak, bazılarının hoşuna gidiyor. Geçmişte de din düşmanı olarak yorumluyorlardı. Yıllarca Atatürk´ü ve kurduğu parti CHP´yi din düşmanı olmakla suçladılar. Yetmedi, Turan Dursun´un canına kastettiler; yetmedi Ahmet Taner Kışlalı´yı Bahriye Üçok´u Uğur Mumcu´yu katlettiler. Yetmedi, öldüğünde ayakkabısının altı delik olduğu anlaşılan Ermeni Hrant Dink´in güzel ailesini, güzel dostlarını, güzel gazetesini ve meslektaşlarını öksüz-yetim bıraktılar. Yetmedi Sivas Madımak´ta 33 güzel insanı (yazıyla da yazim otuzüç) bu dünyadan ayrılmaya zorladılar. Aynı zihniyet, bir türlü kana doymadı, doyamadı.

       Biz neden AK Parti´yi seçtik?

       Bizim amacımız belliydi: Dedik ki, bu kan davası biter. Öte yandan da hasıraltı ne etmişsek yüzleşiriz. Ekonomik atılımlar, paradan 6 sıfır atılması, başörtünün serbest olması, askeriyenin ülkede gereğinden fazla büyütülen algısına neşter vurulması, özgürlük hareketleri, Kürt açılımları... Bizler bunları destekledik... Sevindik de... Hatta o kadar sevindik ki, "Ananı da al git" lafını gereğinden fazla büyütenlerin önüne geçtik. O kadar gözümüz kararmıştı ki, 17-25 Aralık sürecinde yaşanan her şeyi gözümüzün içine baka baka "montaj bu montaj" diyenleri haklı çıkarırcasına, "Kardeşim ortada bir Devlet sorunu var, bugün onu dinleyen yarın başkalarını da dinler. Bu bir Devlet zaafıdır. Bırakın içeriğini de siz şu işin sorumlularına bir bakın" dedik. Aslında kısmen bu dediğimizde haklı da çıktık. Çünkü bu düzeni kuran Cemaat yanlısı polisler-savcılar "Ya inançlı adamım ben, Allah´a kitaba yemin ediyorum. Hepsini biz dinledik ama Erdoğan ile ilgili dinlemeleri biz yapmadık. Vallahi de billahi tillahi de biz yapmadık be kardeşim" diye adliye koridorlarında bağırıyorlardı. İşin içinde başka güçler de vardı çünkü...

       Sonra?

     Sonra iş önce Kürt açılımını sonlandırmayla başladı. Biz bu işin kolay olacağını söylemedik ki... Yalnız Hükümet yetkililerine, Devlet ile Hükümet arasında bir çizgi çekmelerini istedik. Muhalefeti de başta CHP olmak üzere yerin dibine soktuk! "Durun" dedik. E, durdular... Ama ne oldu? Sonra bu iş Devlet işinden çıkıp Hükümet menfaatine kaymaya başladı. E, o saatten sonra da muhalefeti durduramadık. Durduramazdık da zaten... Tabloyu görünce hak verdik. Kim kaybetti? Hepimiz...

    Sonra?

   Sonra MHP ile koalisyon kuruldu. AK Parti´ye göre bu bir ittifaktı. Sevgili İsmail Saymaz gibi zeki meslektaşlarımız için ise elbette ikisinin birbirinden farkı yoktu. "Tamam" dedik.

  Ama işler değişti... Önce Başkanlık sistemi sonra aniden ülkenin 17-25 Aralık sonrası ve özellikle de Hukukçuların da üstüne basa basa söylediği gibi 15 Temmuz sonrası tuhaf bir ortama girmesi, canlara tak etti. Giden şeyler bizleri gelecek adına daha fazla endişelenmeye sevk etti. Çünkü biz 1960´ı da biliyorduk, 1971´i de 1980´i de... Bunları görenlerimiz görmüş, görmeyenlerimiz de kitaplardan okumuştu. Biz bu filmleri çok izlemiştik.

    Dedik ki: "Yapmayın kardeşim". Ancak bunu her diyene "vatan haini" denildi; "terörist" ilân edildik. Sonra önümüze bir tokat gibi aynı bahane kondu: "Bizi halkımız buraya getirdi ancak o gönderir" denildi. Önümüze sandık getirildi.

    Allah kendilerinden razı olsun, AK Partili yöneticiler memleketin çok yerinde güzel insanları diskalifiye ettiler. Biz de kendilerine "Abim, siz bir kenarda durun; abimizsiniz" dedik. Sandık için çok çalıştık. Ama Sayın AK Partililerin 1 evde 40 kişi gösterdiği gibi değil; hakkaten çok çalıştık. Dürüstçe çalıştık. AK Partililer bilmez, İyi Parti´de CHP´de ve özellikle de HDP´ne bu seçim ne çok insan fedakârlık yaptı, bir tahmininiz var mı? Emin olun koltuk sevdasına girmeyen binlerce insan, memlekette örneğine az rastlanır bir fedakârlık içine girdi. İdeallerinden, gelecek planlarından hepsini ama hepsini vazgeçirdik.

    Sonuç?

   Başaramadık aslında... Yani İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin ve Antalya ile aslında "Ya bismillah" dedik. Ne yazık ki, Türkiye´de medyanın yüzde 95´inin AK Parti yanlısı olmasını engelleyemedik. Sevgili basın mensupları, belki haklı belki de haksız gerekçelerle, muhalefet partilerin ve uğruna baş koymuş vatanseverlerin gösterdiği nezaketi gösteremediler. Tarafsızlığına güvendiğimiz pek çok kişi seçim döneminde gözümüzden de gönlümüzden de düştüler maalesef. Yine de pes etmedik...

      Bir haber var bugün ajanslardan düşen: AK Partililer iyi okumalılar o haberi... Aracında giden bir hanım, yoldan geçen bir başka hanıma çarpıyor. Bu sırada ise ağlayarak araçtan iniyor. Çarptığı kadın, ağır yaralı... Ölümle burun buruna gelmiş. Ağlayarak aracından çıkan ne diyor dersiniz: "Şu hale bakın, kadın aracımı ne hâle getirdi".

      Buradan çıkan mesajı anladık mı acaba?

    Biz hastanedeyiz azizim... Hastanın iyileşmesini beklemekteyiz. Niyetimiz Gezi intikamı almak falan değil... Biz Gezi´de yaşadıklarımızı da kalbimize, ciğerimize gömdük. Ancak Beşiktaş´taki Allah korkusu olan İmama yaptıklarınızı da asla unutmadık... Kabataş yalanınıza hep itiraz ettik ve yalanlarınızı, iftiralarınızı bir yere kaydettik.

     Bizim kimseyle bir derdimiz yok Sevgili AK Partililer... Biz ayrımcı ve kaba dilin, ayrıştırmacı ve öteleyici anlayışın önüne geçtik.

    Sizi bilmem de içimizde yeşerttiğiniz sözde fidanların üzerinden geçmesine asla gönlümüz razı olmadı ve bizi kabul edin ki, ziyadesiyle incittiniz.

    Biz Halkız sevgili AK Partililer... Biz Gezi´de "AK Parti´siz Dine HDP´siz Kürt´e CHP´siz Atatürk´e sahip çıkabiliriz" diyen bir nesiliz...

  Şimdi duyuyoruz ki, Meclis´te "Gerekirse Anayasa´nın ilk 3 maddesini de gerekirse değiştirebiliriz" demektesiniz.

    Uyarıyoruz: Biz Halkız... Üstelik artık bilinçli de bir halkız...

   Biz öyle sizin çekindiğiniz hiçbir şeye ama hiçbir şeye benzemeyiz...

    Biz Halkız Sayın AK Partililer...

    Lütfen bizimle uğraşmaktan vazgeçiniz...

Ferdi Güngör / İstanbul