ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI ‘ HAZIMSIZLIK’

ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI ‘ HAZIMSIZLIK’

Yüzyılın hastalığı olan hazımsızlık insanoğlunun başına musallat olmuş en büyük bela olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

       Yüzyılın hastalığı olan hazımsızlık insanoğlunun başına musallat olmuş en büyük bela olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsan bedeninde ortaya çıkan bu çözümsüz hastalık zamanla insanların ruhlarına, sosyal yaşamların ve maneviyatlarına sirayet etmiştir. Bedendeki hazımsızlık doğal bazı yöntemler ya da tıbbi tedavilerle çözülse de ruhsal hazımsızlıklar bir ömür boyu insan ömrünü yiyip bitiren bir hastalık olarak sürüp gitmektedir. Manevi hazımsızlık hastalığına yakalanan insanlar çevresinde yaşayan insanların tamamını kendisinden aşağıda olmasını bekler, kendinden başka kimsenin ilerlemesini, belli bir yaşam seviyesine ulaşması ve mevki makam sahip olmasını kabullenemez ve sürekli bir kıvranma haliyle toplumda yaşamaya devam eder. Hazımsız insanlar sürekli insanların geçmişlerindeki yoksullukları, hastalıkları ve onlara hükmettikleri günlerin hayaliyle yaşar ve kendisine en tepesinde kendinin geri kalanın ise ayakları altında olduğu bir dünya özlemiyle yaşar dururlar. Gerçek ile kurduğu hayal dünyası arasında tam tersi bir durum olduğunda önce dedikodu yapmaya başlar, sonra karalamaya olmadı en son ise artık saldırmaya başlarlar. Geçmişin özlemi ile yanıp tutuşan bu aciz güruh nedense gerçekle hiçbir zaman yüzleşmez aksine sürekli bir inkâr ve isyan haliyle yaşamlarını sürdürürler. Hayattın başlı başına inişleri, çıkışları ve virajlı yolları olan bir gerçek olduğundan bihaber hep hayat yarışının en önünde olduğu avuntusu ile gerçeklere doğru baksa da bir türlü göremezler ya da görmek istemezler. Hep içlerinde ‘Nasıl olurda böyle olur? ‘ ‘Hayır, ben varken o asla olamaz.’ ‘Herkes bana tabi olmalı.’’ Bana tabi olmayanın yaşam hakkı olmamalı’ gibi aklın ve mantığın almadığı ileri bir hazımsızlık içinde kıvranıp dururlar.               Toplumda bu tür insanların yaşadığı sıkıntıları gördüğü ve toplum içi huzurun bozulmamasına gösterdiği özen gereği bu kişileri sürekli dinler görünür ancak söylediklerini dikkate dahi almazlar. Bu hazımsız güruh da toplum tarafından dinlenilip, Saygı gördüklerini zannederek yaşamlarını sürdürürler. Zaman içerisinde hadlerini bildirenler çıksa da bu hazımsız güruh sanki daha dün ağzının payını alan, hadleri bildirilenler kendileri değil de başkalarıymış gibi davranarak deve kuşu misali kafaları toprağın içerisinde yaşamaya devam ederler.

            Bazen yaşları nedeni ile sessiz kalınır bu hazımsız kişilere, bazen toplumun huzuru nedeni ile en önemlisi de muhatap olunmaya değer görülmedikleri için dikkate alınıp hak ettiği iki çift söylenmez bu akıl fakiri zavallılara. Bu yapılan muamele daha çok çıldırtır onları her yerde her ortamda sürekli insanları iğneleyici ve aşağılayıcı konuşarak yücelmeye çalışırlar ancak bilmezler ki bu çabalar nafiledir ve her geçen zaman diliminde iyice zavallı ve acınılacak hale gelen mahlûklara dönüşmektedirler.  

        Bu hazımsızların elle tutulur gözle görülür hiçbir başarısı, insanlığa sağladığı bir faydaları olmadığı gibi kendi yakın çevresine dahi bir hayırları dokunmaz. Ancak aşağılayarak yükseleceklerini zannederler ve bindikleri aşağılama asansörü ile yukarı çıktığını zanneder ancak sürekli aşağıya doğru inerler. Zamanla içerisinde bulundukları hazımsızlık hastalığı dillerine vurur, belli  bir zaman sonra ise çoluk çocuğun maskarası olurlar ve insanlar sadece ibret almak ve gülmek için bu insanların etrafına toplanır bu insanlarda kendilerinin değerli olduğunu zannederler zavallıca.

            Sürekli kedinden önceki Atasıyla, Dedesiyle, Varlıkları ile öğünen bu tipler ancak kendilerinin bu varlığa ve geçmişlerinin sahip olduğu şahsiyetli ve onurlu duruşa yakışır tek bir davranışa sahip olmadığının farkına bile varmazlar. Yetmez gibi geçmişten gelen o soylu ve asil duygularla örülmüş asalet duvarına tek bir tuğla bile koymadıkları gibi sürekli bu duvara zarar veriler.  Kaybetmekten utanmak yoktur onların kitabında kaybettirdiklerinin sorumluğunu sürekli birilerine mal etmekten çekinmezler.  Kendinden olmayanı ve ona tabi olmayanları büyük bir yüzsüzlük ve onursuzlukla karalamaktan geri kalmazlar. Ellerindeki en büyük silahı olan ve beyinlerinden bağımsız çalışan dilleri ile hep kin, nefret ve husumet kusarlar ve tüm meziyetleri de bundan ibarettir.

            Dolayısı ile insanların bağımsız, akıllı, düşünen ve saygı duyulacak birer birey olduğunu, insanların geçmişlerinin gurur duyulacak ancak sürekliliğinin esas olduğunu bilecek, hakkı ile çalışan herkesin her konum ve makama gelebileceğini, insanların kendi kararlarını kendisinin verebileceği iradelerinin olduğunun farkında olan herkes HAZIMSZILIK hastalığından kurtulmuş kişilerdir. Bunun aksini düşünenler ise tedavisi mümkün olmayan bir rahatsızlığın pençesindeki zavallı kimselerdir. Bu vesile ile hiç kimsenin bu kötü hastalığa yakalanmamasını temenni eder, bu hastalığa yakalananlara da yüce Allahtan acil şifalar dilerim. Kalın sağlıcakla…….