www.cildirgoyce.com

BATININ YENİ SENARYOSU (FERGANA ve HRİSTİYAN ARMY)

BATININ YENİ SENARYOSU (FERGANA ve HRİSTİYAN ARMY)

Bölgemizde....

Bölgemizde, Ortadoğu´da, Güneydoğu Asya´da ve Dünya siyasetinde yeni bir döneme giriyoruz.

Fergana kelimesini bir kenara yazın, zira ileriki dönemde çok duyacaksınız.
Fergana´yı öyle turistik ve soft meseleler ile ilgili değil, terörün yeni merkezi olarak duyacaksınız?
Evden eve nakliyat yapılıyor, terör Kandil´den Fergana´ya taşınıyor. 
Yeni konsepte göre Vatikan Ortadoğu´ya yerleşiyor ...
Kandil ve çevresi ise Hristiyan Birlikler´in merkezine dönüştürülmek isteniyor.

Nedir bu Hristiyan Birlikler?
Türkiye´nin manevraları ile önü kesilen/engellenen amaçlarının, tekrar hayat bulması ve tekrar hayata geçirilmesi maksadıyla batının öngördüğü yeni bir savaş konseptidir. 
Müslüman toplumların uyanması/uyandırılması neticesi, batının terör politikaları sekteye uğradı ve gerçek yüzü açığa çıkan bu çirkin siyaset batıda kamuoyu desteğini yitirdi. Bu minvalde oluşturulan yeni konsept ile iş Hristiyan Birlikleri´ne devredildi. Uzun zamandır beslenen ve aşağıda insan kaynağı açısından detaylarını verdiğim birlikler önümüzdeki yeni dönemin savaş enstrümanı olarak kullanılacak.

Yeni döneme ilişkin biraz ipuçları vermeye çalışacağım.
Öncelikle ?Radikal İslamcılık? kavramını zihninizde altüst edin. Bu kavram 1980´lerde parlatılarak dünya gündemine batı tarafından sokuldu ve ?İslam eşittir terör? algısına hizmet etmesi amacıyla türetildi. Şunu ifade edelim; İslam devletleri ve İslam toplumu hiçbir döneminde terörle ilintili olmamıştır ve terörü asla desteklememiştir. Türkiye de bu çizgisindeki ısrarını sürdürmektedir. İslam anlayışının desteklemediği hatta elinin tersi ile ittiği bir unsur nasıl olur da İslam´a mal edilebilir? Böylesi tüm oluşumlar Batı think-tanklarında uydurulmuş ve finanse edilmiş yapılanmalardır. İnsan ve para kaynakları da batılılar tarafından oluşturulmuştur. Eğitimleri batılılar tarafından verilir ve finansmanı da batılılar tarafından karşılanır. Dolayısı ile ?Radikal dinci? olarak adlandırılan örgütlerin tamamı batının hizmetindedir ve batının güdümündedir.

Bu hatırlatmadan sonra bir ifadeyi daha yerli yerine oturtalım. Son yıllarda müslüman katliamlarının ve cinayetlerinin birinci derecede sorumlusu olan ?Koalisyon Güçleri? ifadesi kelimenin tam anlamıyla ?Haçlı ordusu?dur. Hatırlatayım: Batı tüm müdahalelerini toplu halde ve toplanarak yapar. Hiçbir batı ülkesi İslam topraklarına tek başına giremez. Tek başına müdahale edemez. Bu yüzden bir konsensüs ve bir akıl birliği halinde hareket ederler. Üzülerek ifade edelim buna mukabil Müslüman topluluklar da hilafetin ilga edilmesinden sonra bir türlü bir araya gelemedi ve getirilmedi. Yani Haçlı Orduları hep bir arada geldiler ve Müslümanları parçalanmış olarak tuzağa düşürdüler.

İşte Koalisyon güçleri dediğimiz katil sürüleri bunlardır ve tam ifadesiyle haçlı ordularıdır. 
Bölge haritasını önümüze koyalım ve şöyle bir göz gezdirelim.

Batının sıkı takibindeyiz? Sadece biz mi? Elbette değil. İlintili olduğumuz tüm ülkeler batının takibinde.
Öncelikle; Türkiye´nin de içinde yer aldığı Şangay İşbirliği Örgütü ve bu minvalde sürdürülen doğu politikalarımız çökertilmek isteniyor. Şangay İşbirliği Örgütü nedir? Kısa adı Şangay Paktı olan bu örgüt Çin, Rusya Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan´ın bir araya gelmesiyle oluşturuldu. Hindistan, Afganistan, İran, Moğolistan ve Pakistan gözlemci ülke konumunda iken; Türkiye, Belarus ve Sri Lanka diyalog ortağı olarak bulunuyor. Böylesi bir yapı batı için çok önemli bir tehdit. Çin Türkiye´nin Pakt içinde yer almasını ısrarla istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Avrupa Birliği yerine Şangay Paktı´nı tercih edeceğini her söyleminde ifade ediyor. Bu birlik, batı örgütlerinin kimyalarını bozacak ve altüst edecek bir yapı. Nato üyesi bir ülke olarak Türkiye´nin böylesi bir toplulukta yer alması ülkemizi daha da stratejik hale getiriyor.

Türkiye ve Müslüman ülkeler birbiri ile kaynaştıkça; Dünya ile daha da sorunlu hale getirilmek istenecek ve özellikle Türkiye izole edilmeye çalışılacak. Yöntemlerini bunun üzerine kuracaklar.

Bunu ne ile yapacaklar? Terörle elbette. Yeni dönemin en önemli terör unsuru DAEŞ´tir. Bunu bilerek söylüyorum. Zira PKK ile istenilen sonuç elde edilemedi ve tabiri caizse PKK´nın kızağa çekilmesi kararlaştırıldı. PKK yeni dönemde Fergana´ya alınacak ve orada ikmal edilecek. Ortadoğu´da önümüzdeki birkaç yıllık bir süreçten sonra PKK´yı tekrar eski rolünde görebiliriz.

Bunun işaretlerini MİT´in son 15 günde yaptığı operasyonlardan anlıyoruz. 300 baskında elde edilen veriler yukarıdaki cümlelerimizi teyit eder nitelikte. DAEŞ´in profesyonel intihar timlerinin uzun zamandır uykuda olan hücreleri son bir ayda uyandırıldı ve eylem emri verildi. Şükürler olsun ki istihbaratımız önemli eylemleri son anda önledi. Operasyonlarda ele geçen bomba ve ilgili düzenekler örgütün niyetini ortaya koyuyor. Örgüt önümüzdeki dönemi Türkiye açısından kanlı bir dönem olarak planlamasına almış durumda. Aslında işin özeti: ?Türkiye ayağa kalkmamalı ve Türkiye güçlenmemeli? demeye getiriyorlar. 
PYD bu amaca matuf olarak dönüştürüldü. 3 bin TIR silah ile ikame edilen örgüt önemli bir güce ulaştırıldı. PYD artık bir ?Christianity Army?dir, yani Hristiyan Kolluk Kuvvetleri´dir. PYD elemanları; Bush´un başını çektiği 2003 yılındaki Irak merkezli körfez savaşından sonra bölgeden götürülen/kaçırılan hristiyan, şii, dürzi, yahudilerin çocuklarıdır. Batı tarafından finanse edilen ve eğitilen gençlerden oluşturulan PYD birliklerinin büyük bir bölümü İngiliz ve ABD vatandaşıdır. Zaten PYD askerlerinde bulunan ABD ve İngiliz bayrakları da bunu teyit ediyor.

İran´ı önümüzdeki dönemde sıkıntılı günler bekliyor? Batı, bu bölgede savaşı tetikleyecek bir tetikçiye ihtiyaç duyuyor. Batı siyasetine maşa ve Türkiye´ye set çekmesiyle bilinen İran Devlet Siyaseti, yaptığı yanlışların bedelini ödemek zorunda bırakılabilir. Batı istediğini alırsa sadece bunun vadesini uzatacak, alamazsa İran´ın biletini kesecek. İlk etapta İran Suudi Arabistan ile çarpıştırılacak, plan bu. Tahran ile ilgili senaryonun ikinci perdesinde İran´ın 3´e parçalanması var. Türklerin yoğun olarak yaşadığı ve ciddi bir Türk nüfusu barındıran Azeri sınırına yakın bölgede Yeni Azerbaycan kurulması yeni planın ilk parçası. İkinci parça için İran´ın körfez tarafındaki Arap yoğunluklu eyalet olan; petrol, doğalgaz ve verimli topraklara sahip Huzistan´da harekete geçilecek. Planın devamına göre Arap nüfusun etkinliği kullanılarak Huzistan´ın kurulup Suudi Arabistan´a bağlanılması tasarlanıyor. 1979´da Saddam´ın Arap milliyetçiliği adına İran-Irak savaşını başlattığı yer Huzistan´dır unutmayın ve son günlerde Huzistan´da yeşertilen ayaklanmaları da hafife almayın. Yine unutmayın, İran´daki Azeri Türkleri ile Huzistan´daki araplar Fars milliyetçiliği karşılarına dikildiğinde birbirine kenetlenirler. Buna İran´daki Kürtleri de ilave ederseniz İran için kritik dönemin iç açıcı olmadığını görebilirsiniz. Hatta kurulması planlanan Kürdistan projesinin İran´a kaydırılması bile gündemlerinde?
İran´ı füzelerle vurmaları ve halkın bezginlik yaşaması durumunda planlanan iç kargaşa kaçınılmaz hale gelebilir?
Ve tabii her zamanki gibi batı müdahalesi yani koalisyon güçleri.
İran´ın unutmaması gereken en önemli nokta ?Türkiye´yi yanına alan kazanır? ilkesidir.
Kapitalizmin son krizinde İran, batı ile Türkiye arasındaki seçimini tez elden yapmalıdır.

Irak´a gelelim? Barzani´nin gidişi yeni dönemin aktörlerinin isteği doğrultusunda oldu ve Türkiye bunu referandum evvelinden öngördü, gerekli ikazları yaptı ama Barzani dinlemedi. Bağdat´a 160 km yakınlıktaki Necef kenti yeni dönemde daha da önem arz edecek. Hz Ali´nin türbesi ve ailesinden önemli isimlerin kabirlerinin bulunduğu bu kent Şia´nın yeni merkezi yapılmak istenecek. İran ile diplomaside ve ikna saldırılarında istenen mesafe alınamaması durumda; Şia´nın merkezi olan Kum kentinin(İran) misyonunun Irak´taki Necef´e taşınması planlanıyor. Buradaki amaç, İslam Dünyası´nda yeni bir parçalanmanın tohumlarını atmak ve yeni bir Kerbela tasarlamak. Ciddi bir mezhep savaşı ve ciddi katliamların senaryosu bu? Bu dönemde olur da İran bir mehdi çıkarırsa ABD Sünni bir mehdi çıkarmaktan geri durmayacak. Bu, İslam dünyasının gördüğü en büyük fitnenin ve en kanlı katliamların başlangıcı olur ki, tasarlanmak istenen bu. Tüm çabaları; Selefi, sufi ve sünni çatışması için zemin hazırlamak. Aslında ABD´nin istediği şey, bölgede hakimiyetini elinde tutacağı bir petrol koridoru. Tüm kaosları, bu amacına hizmet etmesi için tasarlıyor.

Azerbaycan? Söz konusu petrol koridorunda Azerbaycan da var. Amaçlanan müdahalenin içinde Azerbaycan´ı da katmak isteyecekler. Türkiye ile ciddi anlamda yakınlaşan Azerbaycan´da; Ermeni-Azeri çatışması potansiyelini ve tazeliğini koruyor. Ve planlanan en önemli sahne ?Azeri Baharı? olarak kayıtlara geçsin, şimdiden yazıyorum.

Gürcistan? Türkiye´nin artık garantör ülke olduğu Gürcistan giderek daha da önem kazanıyor. Gürcistan sürekli sıcak tutulmak istenecek ve Türkiye´nin eli zayıflatılmaya çalışılacak.

Yunanistan ve Bulgaristan çok önemli hale geldi. Yunan politikası kurtuluş yıllarındaki hainliğine dönmeye başladı. Başlarındaki ekonomik kriz Yunan diplomasisine her şeyi yaptırabilir. Ege´de son günlerdeki tatbikatlar bunun işareti olarak yorumlanabilir. Bu iki ülkede en önemli gücümüz Türkiye´ye sıkı sıkıya bağlı Türklerdir, unutmayalım.

Bağlamak gerekirse?
Batı silah üretiyor. Ürettiği silahları tüketmek durumunda. ABD´deki dev yapılarıyla milyonlarca insanı (milyonlarca ABD seçmenini) istihdam eden silah sanayii bu tüketimi tetiklemek zorunda. Tabii ki bunun gerekçeleri var. Şöyle açıklamaya çalışalım: Elektronik silahlar 5 yıl içinde tüketilmediğinde çalıştırılamama riski taşıyor. Yani çöp olma ihtimali var. Öyle çöp olarak bırakılmıyor, silahların imha edilmesi de gerekiyor. Yasalar böyle. Ancak imhanın da bir maliyeti var. 50 bin dolarlık bir silahın bölgedeki satışı 250 bin dolar. Satılmadığında imha edilme maliyeti 20 bin dolar. Batı bunu göze alamıyor. Bunun yanında milyarlarca dolarlık ?Ar-ge?lerle geliştirilen başka silahlar da üretime alınıp pazara sunulmak zorunda. Batı siyaseti ve istihdam edilen seçmen de bunu böyle istiyor. Silahların büyüğü var küçüğü var. Füzesi var roketi var. Yeni dönemin en önemli silahı akıllı füze sistemleri olacak, savaşlar bu dönemde füzelerle yapılacak. Ve tabi füzelerden sonra diğer akıllı elektromanyetik tahripkar silahlar dönemi başlatılacak. Yemen ile Suudiler arasındaki krizde yakın dönemde bunu test ettik. Türkiye´nin S400 ısrarı; insansız silahlı hava araçları, ileri robot teknolojisi gibi alanlardaki arge ısrarı buradan kaynaklanıyor.

Gelelim Fergana´ya?
Fergana neresi? Özbekistan´ın doğusunda yer alan ve 12 Özbek vilayetinden birisi. Hani 1989 yılında Ahıska Türklerine ikinci soykırım ve sürgünün yapıldığı bölge. Tacikistan ile Özbekistan arasındaki bir bölgede yer alıyor ve Kırgızistan´a yakınlığıyla biliniyor. Kritik bir vadi ve yerleşim üssü. Rusya´ya en yakın konumdaki Fergana teröre ilişkin yeni bir merkez üssü haline dönüştürülmeye çalışılıyor. Rusya´ya adeta ceza kesiliyor ve Türkiye ile yakınlaşmasının bedeli ödetilmek isteniyor. En önemlisi ise ABD Vietnam´ın rövanşını burada almak istiyor. Kolay olacak mı? Kolay olmaz, ABD Vietnam´da yenilmişti burada da yenilecek, hep birlikte göreceğiz.

Bizim yapmamız gerekenler?
15 Temmuz 2016´da önemli virajdan geçtik. Alnımızın akı ve milletimizin ferasetiyle ihaneti/darbeyi savuşturduk.
Tehlike geçti mi? Elbette ki hayır, daha büyükleri ile gelecekler, daha da yüklenecekler.
İslam dünyasının, İslam Toplumlarının, İran ve Irak´ın kenetlenmesi mutlak surette gerekli. İşin içine Pakistan´ın desteğinin ve Hindistan´daki Türk yapısının katılması gerekiyor.

Türkiye dış siyasetinin daha da akıl eksenli bir yapıyı dönüştürülmesinin zamanı geldi.
Yine içerideki hainlerin temizlenmesi ve ayrılıkçı tüm akımların kontrol altına alınması elzem hale geliyor.

Namussuz ve işbirlikçi; işadamlarının, bürokratların ve devlete çöreklenen hainlerin tez zamanda ayıklanması kaçınılmaz.
Bu savaştaki en önemli zaaflarımız bunlar, yapılması gereken bunlardan kurtulmaktır. 
Türkiye´nin yere düşmemesi gerekiyor.

Ülkemizi umut olarak gören tüm ülkelerden şu günlerde ciddi maddi ve manevi ciddi destekler geliyor. Hatta ciddi oranda beyin göçü de artık Türkiye´ye akıyor. Bunu kullanmalıyız.

Türkiye ümmetin umududur.
Yeni bir medeniyet kurma ve ümmeti omuzlama potansiyeli sadece bizde vardır.
İnanıyorum ki biz, bu medeniyeti yeniden kuracağız.

Çevremizdeki tüm ülkelere ?Türkiye´yi yanına alan kazanır? ilkesini aşılamak en önemli görevimizdir. Bundan sonra her ülke kendi tercihi ile geleceğini şekillendirecek.

Ya öleceğiz, ya olacağız.
Ya ölecekler, ya olacaklar.
Bu böyle biline.

NİHAT AĞDEMİR