ASIL MESELE

ASIL MESELE

Bazen insan maddiyatının ona ...

     Bazen insan maddiyatının ona sağladığı imkanlar ile yalnız başına da yürüyebileceğini hatta kimseye ihtiyacı olmadığını ve asla da olmayacağını düşünür ta ki maddiyatının bile ona yetmeyeceği anları yaşayana kadar.

    Elbette para biriktirin servet sahibi de olun ama sakın ola ki sizin canınızdan ve kanınızdan olanları bozuk para gibi harcamaya kalkmayın çünkü harcadığınız paranın yerine yenilerini hatta daha fazlasını koyarsınız ancak unutmayın ki harcadığınız insanları bir daha asla yerine koyamazsınız. İnsan ve zaman harcandıktan sonra yerine konulmayan şeylerdir.

    Şaşalı ve ışıltılı hayatın insanın yüzüne vuran ışığı sadece gözlerinizi kör etmekle kalmaz tüm ışığı yüzüne vuran insanın kalbi karanlıkta kalır ve o karanlık gün geldiğinde aynı gecenin karanlığı gibi tüm hayatının üzerine çöker ve bu kalp karanlığından sadece yalnız olanlar korkar.

    Aydınlık günlerinizin büyüsü sizi siz olmaktan çıkartır ve servetinin her şeyi alabileceği yanılgısı ile yaşamını sürdüren insan üzerine hiç güneş batmayacak, hava hiç kararmayacak yağmur ve kar hiç yağamayacak zanneder. Oysa bu yalancı bahar yaklaşan ağır hazan yıllarının bir habercisi ve karanlığın aydınlık vakitlerde insana kurduğu tuzağın ta kendisidir. İnsanoğlunun ise belki de değişmeyen en mühim özelliği adeta bir doğal döngü haline gelen bu tuzağa her seferinde sanki bu tuzak kendisine ilk kez kurulmuş gibi bu tuzağa düşmesidir.

    Gün gelir imkânlarınız ile elde ettikleriniz sadece imkanlarınıza duyduğu sadakatin doğal bir karşılığı olarak sizi terk eden imkanlarınız ile birlikte sizi terk ederken imkanlarınızın size çizdiği rengarenk tablonun boyaları taşlara çarpan su damlacıkları gibi hayatınıza çarptıkça o sizi meftun ve mağrur eden yalnızlığınızın üzerine çarpar ve akan o yapay renklerden geriye ilk gün başladığınız üzerinize sizi baştan çıkartan sahte renklerle yaptığınız o resmin tuali ile beğenmeyip bir çırpıda kırdığınız çerçeve kalır.

    Kıra döke uzaklaştığınız hayatların ışıkları sanki bir kış günü uzaklaşan arabanın camından baktığınız toprak damlı köy evleri gibi giderek uzaklaşır ve en nihayetinde görünmez olur.

     Aslında herkes ve her şey olması gerektiği gibi yerli yerindedir ancak uzaklaşan da uzaklaştıkça yalnızlaşanda kendini uzağa ve yalnızlığa mahkûm eden bizzat kendinizsiniz.

     Uzaklaştıklarınız daha önce sizin gibi uzaklaşanlardan tecrübe edinmiş olarak gelecekte yaşanacakları bilerek sizi beklerken siz ise imkân, güç ve kudret ırmağında savrularak kayalara çarpa, çarpa uzaklaşırsınız eninde sonunda geri döneceğiniz güne kadar ki hikayenizin kahramanı olmak için.

     Ama nereye giderseniz gidin ne kadar giderseniz gidin gün gelecek o dere tersine akacak ve siz başladığınız o noktaya geleceksiniz.

    Asıl mesele geri geldiğinizde bıraktığınız gibi olmasa da size kucak açan birilerini bulmak olmalı sizin onlardan vazgeçmenizin bir anlamı yoktur mühim olan onları kendinizden vazgeçirtmemenizdir.

    Unutmayın ki asıl kaybetmek vazgeçmek değil kendinden vazgeçilmesine sebep olacak kadar kendini vazgeçilmez sanmaktır.