PATLAMAYA HAZIR YÜREK

PATLAMAYA HAZIR YÜREK

Istanbul Museum of Modern Art´da

    Istanbul Museum of Modern Art´da sergilenen ?Patlamaya hazır yürek? adlı eserin sahibi İnci Eviner, gözümde evren, yüreğimde içli bir melodi oldu?
Kimim ben, neyim? Kendi yurdunda sürgün, yasaklı ? Patlamaya hazır yürek? kimsesiz, üzgün ve tutuk kalmış?.Sözcükler yakalayamaz, eller silip süpüremez, dedim kendi kendime?

    Yaşam ve insana dair güncel bir irdeleme, aynı zamanda insan doğasının karmaşık yapısına, ezberlediğimiz davranış modellerine; baskıcı ve yıkıcı toplumsal olaylara bir işçi titizliğiyle dokunmuş.

? İnci Eviner, Türkiye çağdaş sanatının güncel dönüşümünde etkin rol üstlenen, öncü bir sanatçı kimliğiyle; desenden resme, videodan yerleştirmeye, fotoğraftan heykele uzanan zengin ifade arayışının gelişim ve dönüşümünü görünür kılarken aynı zamanda farklı bir kurgu ile sergisini izleyiciye sunuyor.?

En beğendiğim çalışması ?Patlamaya hazır yürek? beni çok etkiledi..

?Çocukluktan itibaren etkisi altında kaldığımız tarihsel, söylemsel ve bilinç dışından süreçlerin kadın kimliği üzerindeki yansımalarını araştıran sanatçı; kadın olma halini tek bir imgeye sığmayan, sınırsız bir hayal gücünün alanı olarak tanımlıyor; onlar için uygun görülen temsil biçimlerini ve bu temsilleri var eden yasakları sorguluyor.´

Güncel sorgulamaların içerisinde, bilinçaltı ve varoluşun tetiklediği dışa vurumların, insanın doğasının karmaşık yapısının, ezberlediğimiz davranış modellerinin, düşünceyi tekelleştiren görsel ve sözlü yayınların; toplumsal, politik ve sosyo-kültürel koşullar içerisinde kendine nasıl bir yer edindiğini gözler önüne seriyor.

Özellikle, bilinç dışı öğretilerle ve ezbere dayalı eğitim teknikleriyle; kuru kuruya, sıkı sıkıya büyüyen çocukların, sevgili büyüklerinin onlara reva gördükleri hayatları, çoğu zaman ?Göğüslerinin üzerinde patlamaya hazır bir bomba? gibi taşırlarken, yok edilen benliklerinin bir gün gelip onlara hesap soracağını düşünemezler. Hem de hiç acımadan, kırarak, yok ederek, vahşi bir yaratığa dönerek? Yakın zamanda yaşadık ve gördük. Sahipsiz kalanlar, kendilerine sığınacak yuva ararken adres sormazlar.. Başkalarının inisiyatifine bırakılan hayatlar gün gelir, başkalarının hayatını cehenneme çevirir.

Kendinde ki öze inemeyen, inmeyi göze alamayan, insan olma hakkına sahip çıkamayan insanlar topluluğun da zordur insanın kendi olarak kalması..

Çünkü insanlar, bedenleri ve ruhları için acımasız kanunlar çıkardılar. Eğilim ve duyguları için korkunç ve dar zindanlar yaptılar. Kalpleri ve akılları için derin ve karanlık mezarlar kazdılar. Aralarından birisi kalksa, ikircikli toplumsal kurallara ve zengine ayrıcalık tanıyan kanunlara karşı çıksa, hemen toplumdan ihraç edildiler. Haksızlığa maruz kaldılar. Yıllarca haksız yere hapis yattılar.

Oysa adil bir düzende sevgiyle yaşamak ve sevgi için yaşamak dururken, bir insan, ömrünün sonuna ya da zaman onu azat edinceye kadar kendi koyduğu geçersiz kanunların kölesi olarak kalabilir mi?

Dikenler ve kafatasları arasında, kendi bedeninin gölgesini görmemek için, gözlerini yere dikerek, ya da yüzünü güneşe dönerek, sonsuza kadar durabilir mi?

Bir kuştan daha hafif ve daha yürekli olabilmek; cesaret ve inanç ister.

Yağmurda demlenmiş leylakların arasından başımızı çıkarabilmek; temiz bir vicdan ve kokuşmamış bir yürek ister

Çocukların ve kadınların aşağılanmadığı, alaşağı edilmediği, kullanılmadığı, muhtaçlık tekeline bırakılmadığı, bağımlı kılınmadığı, bütün erkeklerin günah keçisi olarak görülmediği ve hepsinin bütünün bir parçası olduğu ve bütüne varmadan; aydınlığa ulaşmanın mümkün olamayacağı öğretilmeli. ?İnsan İnsana Gerek? anlayışını içselleştirerek, duyarlılıkla korunabileceğinin, bununda ancak bir insanın iç dünyasının zengin oluşuyla mümkün olabileceği yine sanatla, bilimle, eğitimle öğretilmeli.

Bebekler dünyaya içsel bir berraklıkla gelirler. Bu içsel berraklığın anlamlı ve manalı bir yol izlemesi; ailenin tutum ve davranışlarında yatar.

Bilinçle, inançla, sanatla, sevgi ve görgüyle taçlandırılırsa çocukların yetişme ve yetiştirilmesi; hiç kimsenin kulu, kölesi ve stepnesi olmazlar. Kendilerine,yaşama ve yaşatma hakkına saygılı bireyler olarak yetişirler. Ülkesine, insana ve tüm canlılara koşulsuz sevgi duyarlar. Çıkarcı,ikircikli, yoz ve yobaz ilişkilerin kazanında kaynamazlar.İşte ancak o zaman herkes için adil ve adaletli bir dünya düzeninden bahsedebiliriz.

İnci Eviner ?Beden-kimlik-coğrafya üçgeninde oluşturulmuş kartezyen bilgiler ve bu bilgilerin yansıdığı; kaynaklar ve tarihi belgeler, doğu-batı ekseninde kurgulanmış modernist politikaların şimdiki zamandaki etkileri ve bu etkileri delen sınır aşımları, göçler ve mülteci olma hallerini sergisine taşımış.?

Taşırken de, insan özüne inerek, önyargıdan, öğretilerden, baskıcı yasa ve kanunlardan uzak; bilimsel ve akademik bir çalışmayla; sanatın özgün ruhunu, evrensel ruhla buluşturmuş ve yaşamın bütün dinamikleriyle bütünleştirmiş.

İrdeleyen,sorgulayan dokunuşlarla, modern sanatın; insana kattığı bu zenginliğe içtenlikle teşekkür ediyorum.