KARAKTER AŞINMASI VE ÇILDIRLI AŞIKŞENLİK

KARAKTER AŞINMASI VE ÇILDIRLI AŞIKŞENLİK

Kahramanlar zor zamanlarda...

  Kahramanlar zor zamanlarda ortaya çıkar; duruşu, tavrı ve canı pahasına eylemi ile toplumu, milleti ve ülkeyi kurtarırlar. Karakter ise, risk unsuru ortaya çıkınca kendini belli eder; başka zaman herkes dürüst, herkes kahraman, herkes adil olduğunu söyleyebilir; ama yoksulluk olduğunda ve paranın sesi kulağı tırmaladığında dürüst olmak, düşmanın kahredici baskısı ölümün sesiyle birleşince dahi yiğitçe durmak ve düşmanınla cephede adam gibi savaşmak ama onun onuru ve insani hakkı söz konusu olduğunda adaletli olmak; ancak halk deyişiyle ´er kişinin harcıdır´. İşte karakter tam da bu trajik sınanma esnasında ortaya çıkar. Richard Sennett, Karakter Aşınması adlı kitabında; yeni kapitalizmin, işini kaybetme tehdidi ile insanları nasıl özgüvenden koparıp bağımsızlıklarını ellerinden aldığını ve onları birer taslak kişi´ye, meta´ya çevirdiğine değinir.
İşini kaybetme korkusu ile modern kölelere dönüştürülen insanlar, artık yaratıcı düşünemez ve eyleyemezler. 
Oysa canını yitirme korkusu, iş´´i kaybetmekten daha büyük bir savunma endişesi yatarır insanda. Bu durum, hayat ile ölüm arasındaki tek seçenekli ve geri dönüşümü olmayan bir tercihi gerektirir. İşte gerçek kahramanlar da tam bu noktada; yani tarajik sınanma esnasında ortaya çıkarlar.
Kahraman, inandığı yüksek değerler uğruna gerektiğinde ölümü bile göze alan ve ona göre eyleyen insandır. Nihal Atsız, Kahramanların Ölümü adlı şiirinde "Kahramanlar can verir/ Yurdu yaşatmak için" derken, tam da bu yaşamsal vazgeçişten, bu sonsuz fedakarlıktan bahseder. 
Yücelik algılarını değerler üzerine değil de çıkarlar üzerine kuran insanların, böylesi bir fedakarlığı, yiğitliği anlamaları mümkün değildir. 
93 Harbi olarak da bilinen 1877-1878 Türk-Rus Savaşı sonunda Kars, Ardahan, Batum Ruslara bırakılır. Kars´ın 40 yıllık Kara Günler´i de böylece başlamış olur. Bu yıllarda valiler, kaymakamlar Ruslardan, son zamanlarda da Türk -Ermeni çekişmezliğinden dolayı da Ermenilerden seçilir ki, Türkler baskı yoluyla bu bölgeden göçsünler ve bu diyarlar tamamen Ruslara kalsın. Bu dönemde toplanıt yapmak, düğün dernek kurmlak tamamen yasaklanır. Yalnız Çıldır´a yakın şimdiki adıyla Saymalı (Köğas) Köylü Nebi Ağa´nın da bir Alllah bir oğlu vardır ve o evlenmektedir. Nebi Ağa, bu şad günde ne olursa olsun Aşık Şenlik gelmeli ve çalıpsöylemeli der. Gündüz köyün büyük bir aşhanası seçilir, bacalara ses gitmesin diye ot tıkanır ve gündüz vakti lambalar yakılır. Halk, özlediği bu toyu kaçırmamak için aşhanayı hıncahınç doldurur. Şenlik çalıp söylemektedir ve kendinden geçmiştir. Ne var ki, kötü/hain her zaman olmuştur. Bir Rus ajanı koşarak Çıldır´daki Ermeni asıllı kaymakam Andon´a "Sizin emirlerinize rağmen toplandılar, toy yapıyorlar. Şenlik de çalıp söylüyor" diye haber verir. Andon çok sinirlenir ve hemen yanına iki tabur saldat (Rus askeri) alıp köyü kuşatır ve kapıyı tekmeyle açıp içeri girdiklerinde bu durumu olduğu gibi görür. Herkes dona kalmıştır. Çünkü defalarca ölüm yağmıştır, bu öfkeden. Andon kılıcını çıkarıp yere saplar ve "Bre Aşık bilmez misin ki, toplantı, düğün dernek, toy yasaktır ve cezası ölümdür" der. Kimseden ses çıkmaz ve devam eder "Rus hükumetinin emrine karşı çıkmak ne demektir? Şimdi soruyorum Aşık, Osmanlıyı da gördün, Rus idaresini de gördün. Sence hangisi daha iyiydi, söyle bakalım!" der. O sırada bütün oda çalkalanır, ´Bu deli bizi kırdıracak´ diye. Şenlik sazını alır ve söyler;

 

"Hulusi kalbinen bilsen fikrimi
Men Allah´tan Al-Osman´ı isterem
Merhamet sahibi rahmanı gani
Nesli mürsel hükm-i Han´ı isterem

Süleyman mülkünde ber-karar duran 
Muhammet vekili makamı nuran 
Hıfzının ezberi ayet-i Kur´an 
Salavatı ol süphanı isterem.

Emri hak yedinden çekilmiş kalem 
Varımış ettiğim yetişti belam 
Hükmünde saltanat mülkünde alem 
Divanında şevket şanı isterem.

Sultan Hamit Şahım şahlar serveri 
Dilinde selavat zikiri ezberi 
Kaftan kafa zir ü zeminden beri 
Hüküm etmeye birce onu isterem

Gam günüdür Sefil Şenliği´in şadı 
Çıkmıyor gönlümden Al-Osman adı 
Gidiptir dünyanın lezzeti, tadı 
Mahşer günü bir mekânı isterem

Şenlik sözünü hitama erdirince, ´sinek uçsa sesi duyulur´ cinsinden bir sessizlik olur. General Andon dahil herkes şaşkınlık içindedir. Özellikle Andon, Koskocaman Rus İmparatorluğuna kafa tutan zayıf, çelimsiz ve yoksul ihtiyarı şaşkınlık ve hayranlıkla izlemektedir; bu yaşlı adam Rusların en kudretli zamanında, onun en kudretli generaline ?Çıkmıyor gönlümden Al-Osman adı? demekte ve ?Men Allah´tan Al-Osman´ı isterem? sözüyle de adeta meydan okumaktadır.
Bu derin suskunluk anını fırsat bilen Şenlik, şiirin ´tapşırma´sını da söyleyerek sözünü perçinler;

"Payidar olmaz zalim
Yiğide neyler ölüm
İşte boynum sal kılıç
Doğruyu söyler dilim"

Bu durum, tam da şairin söylediği gibi, değerleri uğuruna adanmış bir faninin dönmemek üzere ölüme atılmasını gerektirmiştir;

"Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir, 
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir. 
Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir; 
Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir."

Sorgulan(a)mayan kılıç karşısında dururken, doğruyu söylemek, gerçek yiğitliktir. Oysa o zamanlar -muhtemelen 1910 civarıdır- Osmanlı, kendi derdindedir ve parçalanan topraklarının yasını bile tutamadan bir diğerini kaybetmektedir. Kars´ı; Ardahan´ı düşünecek vakti olsa da yani birinin dönmemek üzere ileri/ölüme atılması gerekmektedir ve işte o kahraman; yoksul, zayıf çelimsiz bir adam olan Çıldırlı Aşık Şenlik´tir; "Hulusi kalbinen bilsen fikrimi/ Men Allah´tan Al-Osman´ı isterem" diyerek; Rus generali bile şaşkına çevirir. Koskocaman Rus İmparatorluğu´nun karşısında yoksul, zayıf, çelimsiz bir ihtiyar ozan vardır ve ona meydan okumaktadır; çok ironik bir durumdur; kim hükümrandır, kim köledir belli değildir. Aşık Şenlik, ölüme karşı duruşu ve köleliğe karşı tepkisi ile; bütün bir ulusun manevi varlığını temsil etmektedir; özgürlüğü savunmak için gösterişli olmaya, boya-posa, paraya, unvanlara ihtiyaç yoktur; yalnızca onurlu bir yüreğe ihtiyaç vardır. Bu onurlu yürek; millet sustuğunda sesi, gücü tükendiğinde gücü ve tereddüt ettiğinde ölüme atılan kararı olacaktır. 
Richard Sennett´nin iş kaygısı ile karakteri aşınan insanlarının yanına, can kaygısını hiçe sayarak değerlerini savunan Aşık Şenlik´i koyduğumuzda; yeni ironik bir durum daha ortaya çıkar. Değerleri uğruna ölüme meydan okuyan bu kahraman, tarihin derinliklerinden bizlere de seslenmektedir ve şunları söylemektedir; 1- Düşüp kalkmayan bir Allah´tır; insanın/ulusun başına her şey gelebilir; önemli olan bizim ümidini kaybetmeyen duruşumuzdur. 2- Zalim, asla sonsuza kadar hüküm sürmez/ süremez; ?payidar olmaz zalim´. Zulm ile hükmeden kaybetmeye mahkumdur; bize düşen sabretmek ve mücadele etmektir. 3- Kahramanlar ölümsüzdür; korkaklar ölümlüdür; ?Yiğide neyler ölüm? Yücelik algılarınıza tecavüz edilirken korkarak yaşarsanız, her dakika ölürsünüz. Yiğidin duruşu, ölümün ten´e yönelik yok ediciliğini aşar. 4- Korkunun ölüme faydası yoktur. Ülküler, korkuyu öldüren yücelik değerleridir. 5- Bedensel ölümler önemli değil, tinsel ölümler daha önemlidir; ´işte boynum sal kılıç/ doğruyu söyler dilim´ derken, korkuyu korkutan bir dirilişe vurgu yapar. Bedenler ölür ama söz yaşar; doğru söz, haklıyı savunan söz, zulme karşı ateş/ışık olan söz bütün zamanlar boyu yaşar; ölümünden 103 yıl sonra bile Aşık Şenlik´in hala anılması ve örnek gösterilmesi gibi. Rus Generale karşı Sultan Hamid şahların şahıdır ve yerden göğe kadar (zir ü zeminden beri) onun hükmetmesini istiyorum, demek, ölüme bile bile atılıştır. Ama bu duruşu yapmak zorundadır; eğer orada geri adım atar da pes ederse; işgal altındaki topraklarda direnç kırılacak ve umutlar tükenecektir. O, kendinden çok sözcüsü olduğu milletin kaderini düşünmektedir. İnsanın ne zaman öldüğü önemli değildir, nasıl ve ne için öldüğü önemlidir. Hayata anlam katan da bu nihai tercihin yönüdür. Çünkü ölüm kaçınılmazdır ve bize her yerde ulaşacaktır. 6- Özgürlük ve bağımsızlık; hayatın asıl anlamını oluşturur; ?Gidiptir dünyanın lezzeti, tadı? dizesi, esaretin çekilmezliğine de vurgu yapmaktadır.
Burada başka önemli bir sonuç daha vardır; o da General Andon´un Aşık Şenlik´in bu yiğitdce duruşunu takdir etmesi ve bundan dolayı onu ödüllendirmesidir; Aşık madem sen böyle mert davrandın; mert insana kılıç kalkmaz, der ve nu affeder. Düşmanların bile yeri geldiğindebirbirine karşı nasıl onurlu, adil olabileceklerini/ olmaları gerektiğini gösteren bu durum, tarihe düşülen önemli bir nottur. 
Aşık Şenlik, çocuklarımızın tanımaları gereken büyük kültür değerlerimizden biridir. Milli Eğitim Bakanlığımızın bu büyük değerlerimizi ve onların devirlerinde yüklenmiş oldukları misyonu çocuklarımıza öğretmelidirler. Milli Eğitim, çocuklarımıza bilgi yığınlarını ezberletme, belletme saçmalığından vazgeçmelidir. Çünkü bilgi her yerdedir; önemli olan çocuklarımızı hayata karşı hazırlamak, onurlu bireyler olarak yetiştirmek gerçek bilgiyi öğretmek/ içertmektir.
Dünyamızın ve ülkemizin zor zamanlardan geçtiği bu günlere de ışık tutan Çıldırlı Aşık Şenlik´i ve onu dile getiren Aşık Şeref Taşlıova´yı rahmetle anıyorum.

Prof. Dr. Ramazan KORKMAZ